İşine çok faydası dokunacak insanlar. Ve aylardır bunun için uğraşıyor. | Open Subtitles | شديدي النفع من أجل أعماله وقد جهّز لهذا منذ عدة أشهر |
Kusuruma bakmayın ama bir Belçikalıyı kiralamanın ne faydası olacağını anlamadım. | Open Subtitles | مع كامل احترامي، لا أرى ما النفع من توظيف بلجيكي |
Aylaklık yapacağına neden gidip iş bulmuyorsun? -Seni işe yaramaz. -Ne demek istiyorsun? | Open Subtitles | وتفتّش على وظيفة بدل أن تبقى مستلقياً على السرير طوال اليوم؛ ياعديم النفع |
Koruma köpeğinin senin kadar işe yaramaz olduğunu bilmiyordum, Turtle. | Open Subtitles | وأنا لم أدرك أن كلب حراستك عديم النفع أكثر منك |
Pek çok ortak yanımız var, ve pek yararı olmasa da, son derecede nazik. | Open Subtitles | لدينا صفات كثيرة مشتركة وهو رحيم جدا.. رغم انه عديم النفع قليلا |
Eğer kullanamıyorsan kredi kartı ne işe yarar? | Open Subtitles | ما النفع من بطاقة الائتمان إن لم تستطع استعمالها؟ |
Size planımı ücretsiz olarak verdim. O işe yaramazın teki! | Open Subtitles | اسمع؛ أعطيتك هذا المخطّط مجاناً بينما هذا الشاب عديم النفع تماماً |
Kimin Apple II'si var? Apple II kullanıcıları, çok güzel. (Alkış) Hatırlıyorsunuzdur, Apple II'nin hiçbir özelliği yoktu. (Gülüşmeler) Fişe takardınız, bir iki şey yazardınız ve yeşil bir metin belirirdi. | TED | من كان لديه آبل 2، مستخدمي آبل 2، رائع جداً كما تذكرون، آبل 2 كان عديم النفع توصلونه، ثم تقومون بالطباعة، تظهر لكم كتابة باللون الأخضر |
Steroid kullandığımı bilmelerinin onlara ne faydası olurdu? | Open Subtitles | ما النفع الذي سيعود عليهم إذا علموا أني أتعاطى السترويد؟ |
- Anlaşılan konuşmanın bir faydası olmadı. | Open Subtitles | يبدو أن اجتماعك الصغير لم يجلب لنا الكثير من النفع |
Söyledin de bunun bana ne faydası oldu? | Open Subtitles | أجل، لكن ما النفع الذي سيعود عليّ؟ |
Eğer açlıktan ölüp giderse kime faydası olur? | Open Subtitles | ما هو النفع اذا كان سيموت من الجوع؟ |
Peki bunun ne faydası olacak? | Open Subtitles | وما النفع في عمل هذا؟ |
Ama bu çok saçma. Su olmadan topraklar işe yaramaz. | Open Subtitles | هذا ليس منطقياً بدون المياه ستكون تلك الأراضي عديمة النفع |
Eskiden yaptıkları o işe yaramaz makinelerden biri de tomografiydi. | Open Subtitles | إحدى تلك الآلات عديمة النفع كانت تدعى آلة الرنين المغناطيسيّ |
Clay, kendini işe yaramaz ve alaycı bulmana inanamıyorum. | Open Subtitles | كلاى ، انا لا اصدق.. عندما تقول انك عديم النفع او مستهتر |
Ama bana yararı olduğunu düşünmüyor değilim. | Open Subtitles | لكنني أعتقد أن المكان يعود علي ببعض النفع هنا |
Bunun Kelowna'ya ne yararı olacak? | Open Subtitles | و ما النفع في هذا لكيلونا؟ |
Watney'i yüzeyden alamayacaksak belirli bir rotadan geçmenin ne yararı var? | Open Subtitles | وما النفع من التحيلق بجوار المريخ، إذا لم نستطع نشل (واتني) من على سطحه؟ |
Ve eğer birine yarar sağlayacaksam, bir anlam ifade etmesi gerekir. | Open Subtitles | و إذا كنت أرغب في تقديم النفع لأي شخص يجب أن تكون منفعة ذات معنى |
Yine de, çalışmak ve uyku arasında işe yarar bir bağ olabilir. | Open Subtitles | ،قد يتواجد، على أي حال لحظة على الحد الفاصل بين العمل و النوم والتي تحمل بعض النفع سيستخدم |
İşe yaramazın tekiyim. | Open Subtitles | فأنا عديمة النفع. |
İşe yaramazın tekisin Duffy! | Open Subtitles | ! أنت عديم النفع, دافي |
Apple II ilk çıktığında hiçbir şey yapamamıştı. | TED | عندما تم إصدار آبل 2، كان عديم النفع |