| Görünüşe göre gerçeklerden kaçmak istersen seks neredeyse haplar kadar iyi. | Open Subtitles | , اتضح لو أنك أردت الهرب من الحقيقة الغزل شئ كالمخدرات |
| Uçmak, inanılmaz avantajlara sahiptir. Özellikle avcılardan kaçmak, avlanmak ve uzun mesafeleri kat etmek için. | TED | يمكن للقدرة على الطيران أن يكون لها فوائد كثيرة، بالأخص في الهرب من المفترسين، الصيد، والترحال لمسافاتٍ طويلة. |
| 8 Eylül sonrası, Alman polisinden kaçmayı başardım. | Open Subtitles | بعد الثامن من أيلول بدأت الهرب من الشرطة الألمانية |
| Yani, Efendi Richie, Cadbury'nin kaçmasına yardımcı oldu. | Open Subtitles | إذاً السيد ريتشي ساعد كادبوري على الهرب من السجن. |
| Cık cık cık. Hız Gücü'nü emebildiğim sürece bu zaman diliminden kaçamazsın. | Open Subtitles | طالما مازال بمقدوري امتصاص قوّة السرعة، لا يمكنك الهرب من هذا الزمن. |
| Ayılardan kaçma konusunda çok iyi olmamız gerekiyor. | TED | وعلينا أن نكون بارعين في الهرب من الدُببة. |
| Kısa zaman içinde rejim onun peşindeydi ve ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. | TED | بعد فترة قصيرة، أصبح مُلاحقًا من قِبل النظام، واضطُر إلى الهرب من البلاد. |
| Tuvalın üstünde katliamdan kaçmak için can atan bir kuş görünüyor. | TED | في أعلى اللوحة يومض طائر يحاول بيأس الهرب من المجزرة. |
| Sana Katherine'in ilişkiden kaçmak istediğini söylediğimi farzet. | Open Subtitles | افترض كان لي أن أقول لكم أن كاثرين يحاول الهرب من هذه العلاقة. |
| Ne kaçmak için ne de birinin gelip size yardım etmesi için bir yol yok. | Open Subtitles | لن تتمكنوا من الهرب من هنا ولن يأتي أحد لمساعدتكم |
| Problemlerinden kaçmak hiç bir şeyi çözmez, biliyorsun. | Open Subtitles | الهرب من مشاكلك لن يحل شيئا أنت تعرف هذا |
| Teröristlerden birkaçı kaçmayı başardı ama onlar hakkında endişelenmeyin. | Open Subtitles | بعض الإرهابيين استطاعوا الهرب من المدينة لكن لا داعي للقلق منهم |
| Bu hainle ikiniz kısa bir süreliğine büyüden kaçmayı deneyebilirsiniz. | Open Subtitles | أنت وهذا الخائن خاصّتك بوسعكما محاولة الهرب من التعويذة لبرهة بأيّ حال. |
| Keşlerle, çulsuz müzisyenleri hesabı ödemeden kaçmasına engel oluyor. | Open Subtitles | لأبعد الموسيقيين الفاشلين والعنصريين البيض من الهرب من دفع الفاتورة |
| İlk olarak kanun kaçaklarının kaçmasına yardım ettin. | Open Subtitles | ليس أول مجرم تساعده على الهرب من قبضة القانون |
| Kurumsal yardakçı! İkiyüzlülüğünden kaçamazsın! Utan! | Open Subtitles | يا عميلة رأس المال لا يمكنك الهرب من نفاقك |
| Hayaletlerden kaçamazsın yani yaşayan birinden kaçıyorlar. | Open Subtitles | لا يمكن الهرب من شبح إذن لابد وأنه شخص حقيقي |
| Kocanız cumhuriyetten kaçma konusunda sizinle hiç konuştu mu? Bayan Kerner... | Open Subtitles | هل حدثك زوجك عن فكرة الهرب من الجمهورية ؟ |
| Sonucunda, 15 milyonun üstünde mülteci arkalarında bırakarak, ülkelerini terk etmek zorunda kalıyorlar. | TED | ونتيجة لذلك، يُجبر الناس على الهرب من بلادهم، مما يخلف أكثر من 15 مليون لاجئ. |
| O yüzden ölüler diyarından kaçış yarına kadar beklemek zorunda. | Open Subtitles | لذا يتعيّن تأجيل الهرب من العالم الآخر للغد. |
| Tabii ki Doktor'dan asla kaçamam. | Open Subtitles | إلاّ أنني لن أتمكن أبداً من الهرب من الدكتور، فأين الخطر إذاً ؟ |
| Bundan kaçarak kurtulamam. | Open Subtitles | أنا لا أستطيع ان أستمر فى الهرب من الاْشياء |
| Kontrol noktasından geçip kaçabilirdi, ama onun yerine geri döndü. | Open Subtitles | استطاعت الهرب من هذا الحاجز لكنها دارت للخلف |
| Küçük bir depremden kaçmanız yersiz. Zaten büyüğünden kaçamazsınız. | Open Subtitles | لا داعي أن تهربي من زلزال بسيط و لن تستطيعي الهرب من زلزال قوي |
| Geride kalanlarımız şehirlerden kaçıp bulduğumuz yerlere sığındık. | Open Subtitles | و القليل منّا تمكنوا من الهرب من المدن, نجد مأوًى حيث استطعنا |