Feynman, bir nevi amatör helyum fizikçisi gibi, bunu çözmeye karar verdi. | TED | فينمان قرر على اعتبار انه عالم بفيزياء الهليوم انه سيحاول استنباط الامر |
O yazmış olduğu çok basit şey, o zaman helyum hakkında bilinen her şeyi açıklıyordu, hatta fazlasını da. | TED | وكانت تلك ابسط معادلة توصل لها وقد فسرت كل ما يعرفه عن الهليوم السائل وتبعا لذلك |
helyum oksijen karışımıyla dalacak. Basınçlı hava çok tehlikeli. | Open Subtitles | يغوص مع خليط من الأوكسجين و الهليوم الهواء المضغوط خطر جداً |
Yükseldikçe, küçük görünen bu helyum balonu genişleyecek beyaz bir halat gibi görünen bütün zarı dolduracak. | Open Subtitles | وحيث ترتفع درجة هذه الفقاعة الصغيرة للبحث عن الهليوم ستتوسع لملء الجلد بأكمله، التي لا تزال تبدو هنا وكأنها حبل أبيض. |
Carol, helyum tüpüyle ne yapacağını bilemez. | Open Subtitles | لن يكون لديها أيّ فكرة عما تفعله بخزانات غاز الهليوم |
Bugün,ürettiğimiz helyum 3 sayesinde dünyanın enerji ihtiyacının yüzde yetmişini karşılayabiliyoruz. | Open Subtitles | الآن نقوم بتسليم الهليوم 3 نظيفة كافية ، أننا ما يقرب من 70 ? من الاحتياجات العالمية. |
Gönderilmeye hazır bir konteynır dolusu helyum 3 var elimde. | Open Subtitles | أنا أعاني من حاوية كاملة من الهليوم 3 ، جاهز للاستخدام. |
Sıvı helyum, çarpıştırıcı tüneli kuşatan mıknatısları soğutur. | Open Subtitles | الهليوم السائل يبرّد المغناطيس الذي يحيط بنفق المصادم |
Vücuduna bin tane helyum balonu yapıştıracağım ki gerçek Noel Baba bunları yaşamasın. | Open Subtitles | ستحصل على ألف بالون من الهليوم تربط بك كي لا يمر بابا نويل بما حدث مرة أخرى |
Barry." Bu tür laboratuvarlarda helyum gazı yaygındır. | Open Subtitles | غاز الهليوم يوجد في مختبرات كهذه في العادة. |
Şu ana kadar onlar hakkında bulduğum tek şey, sıvı helyum teslimatı aldıkları. | Open Subtitles | كل ما أعرفه عنهم حتى الآن هو أن أنها تأخذ الولادات العادية من الهليوم السائل. |
Öyleyse helyum 3'ü ay taşından çıkartıyorlar ve madeni yakıt kaynağı olarak kullanıyorlar. | Open Subtitles | كي يستخرجوا الهليوم 3 من الصخور اللتي على سطح القمر ثم يتخدمونها كخامٍ لمصدر الوقود |
Kuş kafesiyle helyum yakalama şansın daha fazla. | Open Subtitles | أنتَ قد تكون محضوضًا أكثر في محاصرة الهليوم في قفص طيور |
Sheldon'la tam akışkan helyum modelini buldunuz. | Open Subtitles | أنت وشيلدون جاء بالفعل مع بك نموذج الهليوم الفائق. |
Voyager, bulutları tahmin edilenden çok daha dinamik, hidrojen ve helyum gazından oluşan bir atmosferi ortaya çıkardı. | Open Subtitles | كشف "الرحّالة" أن الغلاف الجـوّى مكون من غاز الهليوم والهيدروجين وان السحب كانت أكثر ديناميكية بكثير مما كان متخيّلاً |
Ve siz efendim, benim parkta yürürken, atli karincaya binmis çocuklari gördügüm ve beni helyum gibi gazlarin sicakliklarinin sifira yaklastiklarindaki eylemsizlik momentumu hakkinda düsünmeye ittigi kismini atladin. | Open Subtitles | و أنت يا سيد لقد تجاوزت كليا مرحلة عبوري للمنتزه و أنا أرى الأطفال يلعبون بالأرجوحة بدأت أفكر بعزم القصور الذاتي في الغازات مثل الهليوم |
Uzun süre uyuyan biri helyum'da uyanır. | Open Subtitles | ستستيقظ في الهليوم بعد نوم طويل |
Oraya helyum Ekspres ile uçarak gidildiği söylenir. | Open Subtitles | قبل أن، يقولوا لك، بأنك ستُحلق إلى هناك بمركبة "الهليوم" |
Wayne Girişimcilik sıvı helyum üretiyor. | Open Subtitles | وين الشركات لا تصنيع الهليوم السائل. |
Çok küçük ebatlarda çalıştık, yaklaşık 30 nanometre civarında; Sıvı helyum derecesinde - ki çok soğuk- Voltajı değiştirerek ortamı değiştirdik. Böylece elektronlar bir döngüde akacaklardı Tek tek, düğüm düğüm. | TED | وبعد ذلك,أصبحنا نشتغل على أجسام صغيرة جدا, أجسام يتراوح حجمها حوالي 30 نانومتر ثم وضعناها تحت درجة حرارة منخفضة تماثل حرارة الهليوم السائل و قمنا بتغيير المحيط من خلال تغير التيار الكهربائي. وبذلك تستطيع الإلكترونات أن تدفق حول هذه الدائرة الكهربائية تتحرك تارة و تتوقف تارة أخرى. |