Kürsünden verdiğin son üç karara bakarsak, saçmalık uzmanı olan sensin. | Open Subtitles | بالنَظرِ إلى آخر ثلاثة قرارات اتخَذتَها من منصبِك أنتَ الخبير في الهُراء و ما المفروض أن يعني ذلك؟ |
Senin ağzından çıkan bir sürü saçmalık duydum. | Open Subtitles | و أسمَعُ الكَثيرَ مِنَ الهُراء يَصدُرُ مِنك |
Şu kremasyon saçmalığı mesela. | Open Subtitles | على سبيل المثال هذا الهُراء المسمى بإحراق الموتى |
Bu saçmalığı artık daha fazla dinleyemeyeceğim. | Open Subtitles | لَم يعُد باستطاعَتي الاستماع لهذا الهُراء |
Benim bu saçmalığa zamanım yok. - Jim? - Evet? | Open Subtitles | فلتحلّوا هذا الأمر كلاكما فأنا ليس لديّ الوقت لهذا الهُراء |
Saçmalamayı kes. Beni korkutma. | Open Subtitles | توقّف عن هذا الهُراء, أنت تُحاول إخافتي؟ |
"sonsuz hayat" muhabbetleri ve tüm o Katolik saçmalıkları? | Open Subtitles | الجانب المُشرِق من "الحياة الأبدية" و كُل ذلكَ الهُراء الكاثوليكي؟ |
Onlar çoktan bu boku oradaki insanlar üzerinde denediler. | Open Subtitles | لقد حاولوا ذلك الهُراء بالفعل على هؤلاء الناس. |
Bu işte beraberiz ve bu boktan durumu beraber aşacağız. | Open Subtitles | ، كُنا في الخندق كُنا في خضّم ذلك الهُراء معاً |
Tüm bu Aryan uyuşturucu karşıtlığı saçmalık mıydı? | Open Subtitles | كُل ذلكَ الهُراء عن عدم تعاطي الآريين المخدرات مُجرّد هُراء، صحيح؟ |
Değiştiğimi düşünmemin saçmalık olduğunu söyledi. | Open Subtitles | سألني كيفَ أظنُ أني تغيرت في كُل هذا الهُراء |
Bu saçmalık, sana bağlı olan her şeyi daha iyi yapmaya çalışıyorsun... karını, mahkûmlarını, hepimiz ideallerine uyana kadar hepimizi. | Open Subtitles | هذا الهُراء حيثُ يكون الأمر يتعلق بكَ لتغيير كُل شيء نحوَ الأفضَل زوجتَك، سُجنائَك |
Babamın nasıl asil biri olduğunu anlatan hikâyeler anlatmaya ki ben bunların saçmalık olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | الفت قصصاً عن نُبل والدى عندما علمت ان جميعها حزمة من الهُراء |
Bu saçmalığı bırakıp teslim olsan iyi edersin. | Open Subtitles | منَ الأفضلِ لكَ أن تتوقَّف عَن هذا الهُراء و تُسلِّم نفسَك |
Kardeşinin bu saçmalığı başlatmasından bu yana altı röportaj yaptım, gazetelerle ve TV ile. | Open Subtitles | أجريتُ ستة مُقابلات، للصحُف و التلفاز منذُ أن بدأَ هذا الهُراء حولَ أخيك |
Bu bir "Umurumda değil" şarkısı, canını sıkan bu saçmalığı kapat, düşlerindeki yerler hiçbir anlam ifade etmiyor. | Open Subtitles | إني أغنية لا أُبالي على لحنِ الهُراء الذي يُملُّك المكانُ بينَ الأحلام هوَ حالة لا تُعبّرُ عن شيء |
Bu saçmalığa da babasını kızdırmak için bulaşmıştır herhalde. | Open Subtitles | أفترض أن هذا سبب تورطها بكل ذلك الهُراء لإغضاب أبيها |
- Bu saçmalığa katlanmak istemiyorum. | Open Subtitles | لستُ مُضطرًّا أن. أتعامل مع هذا الهُراء. |
Saçmalamayı kesin. Paraya geri dönelim. | Open Subtitles | لنتوقف عن الهُراء ونعود إلى المال. |
Michaela bu saçmalıkları yemez. | Open Subtitles | فى حقول الكرنب." لن تسقُط ميكايلا فى هذا الهُراء. |
Ama hassas bir dönemde o boku çekmeyin. | Open Subtitles | لكن لا تتحدث بهذا الهُراء في فترة حساسة. |
-Öyle. Böyle boktan şeyler boyamanın para kazandıracağını mı düşünüyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقدين أن رسم هذا الهُراء سيقوم بتسديد الفواتير ؟ |
Artık kimsenin saçmalığını kaldıramam anlamına geliyor. | Open Subtitles | يَعني أني لَن أقبَل الهُراء مِن أحَد بعدَ الآن |
Evet, eskiden böyle saçmalıktan bahsederdim. | Open Subtitles | أجل ، أجل ، كُنت مُعتاد أن أكون ذلك الشخص جميع أنواع الهُراء بالعودة إلى الماضي |
Tüm saçmalıklar bir yana rahibe, | Open Subtitles | لنَضَعَ الهُراء جانِباً أيتُها الأُخت |
Yaptığım bütün saçmalıklardan sonra sürekli özür dileyip durduğumu biliyorum. | Open Subtitles | أعرفُ أني دائماً أقول أني آسِف عن كُل ذلكَ الهُراء الذي أنجّرُ فيه |
Siz kimsiniz ki, evime gelip, silahlarınızı sallayıp, Saçma sapan konuşuyorsunuz? | Open Subtitles | مَن تعتقد نفسك؟ تأتي إلى منزلي، و تُخرج أسلحتك هكذا و تتكلم بهذا الهُراء |
- Ne saçmalıyorsun sen? | Open Subtitles | ـ ما هذا الهُراء ؟ |