Ancak gerçek şu ki bunlar çoğunlukla tek seferlik, butik işler ve kolay kolay dünya çapında yeniden yapılmaz. | TED | لكن الواقع هو أن هذه مشاريع تنفذ لمرة واحدة مشاريع فريدة، ليس من السهل إعادة تصنيعها على مستوى عالمي. |
Ama gerçek şu ki, bu garip, yavaş hayat aslında dünyadaki yaşamın en büyük gizemlerinden bazılarına cevap verebilir. | TED | ولكنّ الواقع هو أن هذه الحياة العجيبة البطيئة ربما عندها أجوبة على بعض أعظم الألغاز المتعلقة بالحياة على كوكب الأرض. |
Durağan görüş, fikirlerin çocuk oyuncağı gibi tükendiğini savunur, fakat gerçek şu ki her bir yenilik daha çok yenilik için yapı taşı meydana getiriyor. | TED | الرؤية الركودية هي ان الأفكار تصبح معتادة، مثل الفاكهة منخفضة، لكن الواقع هو أن كل ابتكار يقوم بإنشاء كتل البناء لمزيد من الابتكارات. |
gerçek şu ki Britney haberi yapmak daha ucuz. | TED | الواقع هو أن تغطية بريتني أرخص. |
Yani gerçek şu ki toprak titreşimleri emmekte inanılmaz iyi ve tünel derinliği belli bir seviyenin altında olduktan sonra saptanamıyor. | TED | لذا فإن الواقع هو أن الأرض جيدة بشكل لا يصدق في امتصاص الاهتزازات، وبمجرد أن يصبح عمق النفق أسفل مستوى معين؛ يصبح غير قابل للرصد. |
(Gülüşmeler) gerçek şu ki biz 700.000 kişiden oluşan dünyadaki popülasyonu en büyük iki dev -Çin ve Hindistan- arasına sıkışmış bir ülkeyiz. | TED | (ضحك) و الواقع هو أن هناك 700،000 شخص منا موجودين بين بلدين إثنين من أكثر بلدان العالم كثافة سكانية، الصين والهند. |
Herkes bu kadar kalkınmayı, geleceğe yönelik devasa gelişmeleri son bir kaç yüzyılda yaptığımızı sanıyor ama durum, çirkin gerçek şu ki Hannah insan duyarsızlığı, insanlık için en büyük tehditlerden biri olmaya devam ediyor. | Open Subtitles | الجميع يفترض أننا حققنا كل هذا التقدم في العقود الأخيرة وحققنا خطوات متطورة ومذهلة في تفكيرنا لكن الواقع هو, أن الحقيقة المُرّة )يا (هانا |