Ona göz kulak olmamın tek sebebi bu değildi tabiki. | Open Subtitles | كنت أظن أن هذا ليس السبب الوحيد الذي جعلني أعتني به |
Sana gelmiş olmamın tek nedeni amcayı alıkoymaktı, çünkü sen kolay idare edilen birisisin. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي جعلني آتي اليك لتحضر لي العم هذا لأنك يسهل التلاعب بك |
Orada kaybolmuşken devam etmemi sağlayan tek şey seni bir daha görebilme arzumdu. | Open Subtitles | عندما كنت ضائعاً هناك كانت فكرة رؤيتك مجدداً الشئ الوحيد الذي جعلني أكافح |
Dayanmamı sağlayan tek şey, ruh eşimin beni memleketimde bekliyor oluşuydu. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي جعلني اتحمل كان معرفتي ان شريك روحي كان في الديار ينتظرني |
Aslında, ona dikkat etmemin tek nedeni buydu ama sonra, yola bakmam gerekiyordu. | Open Subtitles | لأكون صادقا ً، هذا هو السبب الوحيد الذي جعلني انتبه إليه لكن بعد ذلك.. كان علي إبقاء عيناي على الطريق |
Suça yönelmemin tek nedeni iş olmamasıydı. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي جعلني مجرم هو عدم وجود وظائف |
Bu işi almamın tek nedeni... Gözlerine bakıp sana para için öldürdüm diyebilirim. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي جعلني أقبل هذا العقد هو أن أتمكن من النظر لك في عينيك و أقول |
Buraya gelmemin tek sebebi seni görmek istemiş olmam. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي جعلني آتي إلى هنا هو لكي أراك |
Seni bahislere sokmamızın tek nedeni bizleri deli gibi güldürüyor olman, bunu da bilmiş ol. | Open Subtitles | حسناً، لكن السبب الوحيد الذي جعلني أقبل رهانك لأنك ترفه عنا جيداً |
Şu anda seninle aynı havayı soluyor olmamın tek nedeni konuyla ilgili bilgin olduğunu söylemen. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي جعلني أشاركك نفس الهواء، هو لأنك قُلت أن لديك معلومات هامة، |
Çekmemiş olmamın tek sebebi bu adam. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي جعلني لم افعل ذلك، هو هذا الرجل. |
Bu yolculuğa ikna olmamın tek sebebi de bu zaten. | Open Subtitles | هذا هو السبب الوحيد الذي جعلني أوافق على الذهاب في هذه الرحلة |
Polis olmamın tek sebebi yanlışı doğrudan ayırabilmekti. | Open Subtitles | تعرف,السبب الوحيد الذي جعلني أصبح شرطيا لكي أعرف الصح من الخطأ |
Dayanmamı sağlayan tek şey, ruh eşimin beni memleketimde bekliyor oluşuydu. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي جعلني اتحمل كان معرفتي ان شريك روحي كان في الديار ينتظرني |
Aklımdan hiç çıkmıyor. Ayakta kalmamı sağlayan tek şey de bu. | Open Subtitles | إنّه الشيء الوحيد الذي جعلني راغبة بالعيش |
Devam etmemi sağlayan tek şey bu. | Open Subtitles | إنّه الشيء الوحيد الذي جعلني راغبة بالعيش |
Hayata tutunmamı sağlayan tek şey Domalana'ya mektup yazmaktı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي جعلني أواصل هو كتابة الرسائل لـ شداينستي |
Bu görevi kabul etmemin tek nedeni hayatlarını geri almak isteyen insanların bunun için savaşacağına olan inancımdı. | Open Subtitles | والسبب الوحيد الذي جعلني أوافق على التجمع هو اعتقادي بأنه محفز لأشخاص أرادوا استعادة حياتهم |
Kabul etmemin tek nedeni seni tekrardan göreceğim içindi. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي جعلني اقوم بهذا الدور هو لرؤيتك مجدداً |
Ondan kurtulmak Caleb'la konuşma riski almamın tek nedeniydi! | Open Subtitles | التخلُّص منه كان السبب الوحيد الذي جعلني (أُخاطِر بالتحدُّث إلى (كالب |
Bütün bunlarda peşinden gelmemin tek sebebi buydu sense bunun için beni öldürmeye kalktın. | Open Subtitles | ذلك هو السبب الوحيد الذي جعلني أتبعك بهذا الأمر، وأنت حاولتَ قتلي على ذلك |
Seni bahislere sokmamızın tek nedeni bizleri deli gibi güldürüyor olman, bunu da bilmiş ol. | Open Subtitles | حسناً، لكن السبب الوحيد الذي جعلني أقبل رهانك لأنك ترفه عنا جيداً |