Çok üzgünüm beyler ama elimde kalan tek oda hizmetçinin odası. | Open Subtitles | انا آسف يا سادة, الشئ الوحيد المتبقى هو غرفة الخادمة |
kalan tek çare kumu kamufle etmek. | Open Subtitles | الشىء الوحيد المتبقى لدينا لنفعلة هو خداعهم بة |
Ellerimi donunun içine sokmayacak kadar çok sevdiğim tek kadından bana kalan tek şeyi de benden aldılar. | Open Subtitles | وقد اخذوا الشىء الوحيد المتبقى لدى من المرأة التى احببتها بما فيه الكفاية والتى لم اضع يدى تحت سروالها |
Tamam, WyIer, başka seçeneğim yok. kalan tek sağlam oyuncu sensin. | Open Subtitles | وايلر، لم يعد أمامى خيار أنت الظهير الوحيد المتبقى |
Yapılacak tek şey var, o da kamuflaj. | Open Subtitles | الشىء الوحيد المتبقى لدينا لنفعلة هو خداعهم بة |
Sereter Walow'un "Yapılacak tek şey kendinizi başınızdan vurmak" diyerek odayı terk ettiğine inanılıyor. | Open Subtitles | الوزير "فالدو" يُعتقد أنه ترك الغرفة وهو يقول الشيء الوحيد المتبقى فعله أن يُطلق المرّء النار علي رأسه |
kalan tek çare kumu kamufle etmek. | Open Subtitles | الشىء الوحيد المتبقى لدينا لنفعلة هو خداعهم بة |
Çünkü Michael Westen'a ulaşmamı sağlayamazsan geriye kalan tek soru onlar beni öldüremeden benim kaç kişiyi öldüreceğim. | Open Subtitles | لأنه إذا كنت لا تستطيعين أن تضعينني عل إتصال ع مايكل ويستين السؤال الوحيد المتبقى هو كم من الجثث أستطيع أن أسقط |
Önümüzde kalan tek soru bu şerefsizin yaşayıp yaşamayacağı. | Open Subtitles | السؤال الوحيد المتبقى الان هو أذا كان هذا اللقيط سيعيش أم يموت |
Bana kalan tek şey; | Open Subtitles | والشئ الوحيد المتبقى لى |
Geriye kalan tek kişi. | Open Subtitles | الوحيد المتبقى. |
Şu an seninle kalan tek kişi benim. | Open Subtitles | أنا الوحيد المتبقى لكى الآن |
Artık geriye kalan tek Tanrı benim. | Open Subtitles | الآن، أنا الرب الوحيد المتبقى |