Kendisi, ayrıca... tartışma konusunda, takıntılı ve tahrik ediciydi. | Open Subtitles | وكان أيضا الوسواس القهري طبيعة للمناقشة، |
Üstelik takıntılı bir kontrol merakı büyük kardeşler arasında oldukça yaygındır. | Open Subtitles | و الوسواس في حاجة للسيطرة هو في الواقع أمر شائع جدا في الأشقاء الأكبر سنا |
Henüz obsesif kompulsif bozukluk ne yara şablonlarında ne olay yerinde yok. | Open Subtitles | رغم هذا الوسواس القهوى غير ظاهر فى نمط الجروح او مسرح الجريمة |
İyileşmiş saplantılı kişilik şimdi büyük bir kişilik çatışmasıyla karşı karşıya. | Open Subtitles | المتعافي من الوسواس القهري سيواجه الآن تحدي شخصي كبير |
Ama bu beyin bölgelerindeki serotonin ve aktivite OKB'nin kaynağı mı yoksa hastalığın altta yatan bilinmeyen bir nedeninin | TED | لكن هل يعتبر السيروتونين والنشاط الحاصل في هذه المناطق من الدماغ مصدر الوسواس القهري؟ أو أعراض لمسببات مجهولة كامنة لهذا الاضطراب؟ |
Efsane bir: Tekrarlayıcı ya da törensel davranışlar, OKB ile eş anlamlıdır. | TED | الخرافة الأولى: السلوكيات التكرارية أوالشعائرية مترادفة مع الوسواس القهري. |
Sessiz tuşuna oturunca sağır kalacağımı sanmıştım, asıl o zaman hastalık hastasıydım. | Open Subtitles | لا، عندما جلست على زر كتم الصوت وأعتقد أنني سوف ذهبت الصم، ان كان لي الوسواس. |
Bilemiyorum Rebecca. Sonra onları toplamıştır. | Open Subtitles | لستُ أدري يا (ريبيكا)، ربّما محو آثاره، فذلك الرجل كان مصاباً باضطراب الوسواس القهري. |
Bu tanı kriterleri OKB'li kişileri sadece normalden biraz daha titiz ya da temizlik takıntılı olanlardan ayırır. | TED | هذه المجموعة من المعايير التشخيصية هي ما يميز الذين يعانون من اضطراب الوسواس القهري عن أولئك الذين قد يكونوا شديدي الدقة أو أكثر هوساً بالنظافة من المعتاد. |
En sevdiğim takıntılı çömez öğrencim. | Open Subtitles | بلدي المفضل الوسواس القهري طالبة. |
Ne zaman böyle takıntılı biri oldun? | Open Subtitles | من أين أتيتَ بهذا الوسواس القهريّ؟ |
takıntılı biri misiniz? | Open Subtitles | هل لديكِ الوسواس القهري؟ |
Nance, takıntılı ve iğrenç dedikoducu bir kaltaksın. | Open Subtitles | (نانسي)، أنت مريضة بإضطراب الوسواس القهري، وأنت كذلك سافلة ثرثارة كريهة. |
Ona ayrıca DSM'den (Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) obsesif kompulsif bozukluğa (OCD) da bir bakmasını tavsiye ettim. | TED | لقد اقترحت عليها أن تبحث عن اضطراب الوسواس القهري في الدليل التشخيصي والإحصائي للاضطرابات النفسية. |
Özenli dosyalama sistemine bakılırsa Doyle'un obsesif bozukluğu var. | Open Subtitles | بالحكم على نظام التصنيف هذا دويل يعاني كما هو واضح من الوسواس القهري |
Şüphelide aşırı obsesif kompülsif bozukluk var. | Open Subtitles | هذا الجاني يعاني من اضطراب الوسواس القهري الشديد |
saplantılı kızın teki. Güzelse ne olmuş? | Open Subtitles | إنها فتاة معقدة تعاني الوسواس القهري، إنها حسناء بالفعل، ولكن ماذا إذاً؟ |
Geride kalan aile üyelerine hediye gönderen iki tip saplantılı suçlu vardır. | Open Subtitles | ... حســناً، هــناك نـوعــان من مجرمين الوسواس إرســال الهــدايا للناجين |
George Castner İyileşmiş saplantılı Kişilik | Open Subtitles | جورج غاستنر)، متعافي) من مرض الوسواس القهري |
Gama bıçağı tedavisi, hastalığın oluştuğu nörolojil bölgeyi tedavi etse bile, kaybedilen zamanı geri getiremez. | Open Subtitles | إذاً، بينما جراحة سكين غاما، يمكن أن تعطّل الدوائر العصبية حيث تتشكل نبضات . الوسواس القهريّ عند المريض . لايُمكنها أن تعوّض عن الوقت الضائع |
Howie, hastalık hastalığın tuttu yine. | Open Subtitles | هوى، وهذا هو فقط بك الوسواس. |
Howie, hastalık hastalığın tuttu yine. | Open Subtitles | هوى، وهذا هو فقط بك الوسواس. |
Efsane iki: OKB'nin başlıca semptomu aşırı el yıkamadır. | TED | الخرافة الثانية: العارض الرئيسي لاضطراب الوسواس القهري هو غسل اليدين المفرط. |
Sessiz tuşuna oturunca sağır kalacağımı sanmıştım asıl o zaman hastalık hastasıydım. | Open Subtitles | عندما جلست على زر كتم الصوت، ويعتقد أن ذهب الصم، ان كان لي الوسواس. |
Bilemiyorum Rebecca. Sonra onları toplamıştır. Adam biraz saplantılıymış. | Open Subtitles | لستُ أدري يا (ريبيكا)، ربّما محو آثاره، فذلك الرجل كان مصاباً باضطراب الوسواس القهري. |