Hak etmiştim. Çok çalışmıştım. Bu kendime verdiğim tek söz. | Open Subtitles | لقد استحققتها, لقد عملت من أجلها, ذلك الوعد الوحيد الذي قطعته لنفسي. |
Tutamayacağı tek söz budur muhtemelen. | Open Subtitles | على الأرجح أنّه الوعد الوحيد الذي لم يستطع الوفاء به. |
Verdiğim tek söz, o iğrenç cesedin gömülü kalmasını sağlayacak olmaktı. | Open Subtitles | الوعد الوحيد الذي قطعته هو محاولة التأكد من أن هذه الجثة تبقى مدفونة |
Jessica, bu odada verilen tek söz, gerçeği söylemek içindir. | Open Subtitles | يا (جيسيكا) الوعد الوحيد الذي تقطعيه في هذه الغرفة هو إخبار الحقيقة |