Biz Vigilance üyeleri mahremiyete değer veririz hükümet değer vermese bile. | Open Subtitles | نحن رجال "اليقظة" نقدر الخصوصية برغم أن الحكومة لا تفعل ذلك |
Sorgu sırasında Arthur Vigilance'a sürücülerin yerini söylemiş olabilir. | Open Subtitles | لاننا نعرف جميعا، آرثر أعطى اليقظة موقع الاقراص أثناء الاستجواب |
Vigilance'i hallederdim ama Hersh'i onlar dışarıda tutuyor. | Open Subtitles | أود أن أخذ اليقظة خارجا ، لكنهم وحدهم ابقي هيرش خارجا |
Aslında, beynin bazı bölümleri, uyku halindeyken Uyanık halden daha aktif. | TED | في الواقع، بعض المناطق من الدماغ تكون أكثر نشاطا خلال حالة النوم أكثر منه في حالة اليقظة. |
Bugünkü bilim adamları uyku felcine REM uykusunun, hızlı göz hareketlerinin ve uykunun Uyanık safhalarının birbirleriyle anormal örtüşmesinin sebep olduğuna inanıyor. | TED | تُعزي العلوم الحديثة شلل النوم إلى تداخل غير طبيعي بين مراحل النوم، ومراحل اليقظة من النوم. |
tetikte olmak iyidir ama sonuca yaklaştıkça daha ciddi meselelerle ilgilenmemiz gerek. | Open Subtitles | اليقظة مهمة بالطبع، و لكننا كلما اقتربنا كانت هناك أسئلة أكثر إلحاحا |
Vigilance kasayı patlattığında elimdeki şey malzemelerin olduğu yeri patlatacak. | Open Subtitles | عندما تهب اليقظة قبو هذا سوف سيذفع إمدادات خزانة |
Vigilance'ın Decima'dan ele geçirdiği orijinal bildiriyi buldum. | Open Subtitles | لقد وجدت البيان الرسمي. اليقظة التي اعترضت من طرف ديسيما |
Vigilance'a ondan bahseden bendim. | Open Subtitles | أنا من دل جماعة "اليقظة" عليه من البداية |
Yapmadan önce nasıl sürekli Vigilance operasyonlarında ortaya çıkmayı başardığını söylemek istersin. | Open Subtitles | حسنًا، قبل أن تفعل ذلك، هلا أخبرتني كيف تتابع الظهور والتدخل في عمليات "اليقظة" |
Eğer Vigilance devrim istiyorsa bu tek şansları olabilir. | Open Subtitles | إن كانت "اليقظة" تريد ثورة، فهذه إذن هي الطلقات الافتتاحية |
Yani Rudy Vigilance ona sodyum pentotal verdiğinde Claypool'un söylediği isim. | Open Subtitles | ؟ اللقب "رودي" في كلايبول واحد كان على وشك أن يطلق اليقظة |
Uyanık olduğumuz saatlerde, hücrelerimiz, enerji kaynaklarımızı tüketmekle meşgul olurlar ki bu kaynaklar, adenozin gibi çeşitli ürünlere dönüştürülür. | TED | أثناء اليقظة تنشغل الخلايا باستهلاك مصادر الطاقة خلال النهار ما ينجم عنه مركبات ثانوية متعددة ومنها الأدينوزين. |
Hafif uyku ve REM'de beyin dalgalarımız Uyanık halimizdeki beyin dalgalarıyla çok benzerdir. | TED | في النوم الخفيف أو حركة العين السريعة، تشبه موجات دماغنا إلى حد كبير موجات دماغنا في حياة اليقظة. |
Düzensiz kesikler ise... neredeyse ölümcül düzeyde verilen uyarıcılarla zorla Uyanık tutulduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | اثار الجروح تشير الى مستويات قاتلة تقريباً وحالة من اليقظة الاجبارية |
Düzensiz kesikler ise... neredeyse ölümcül düzeyde verilen uyarıcılarla zorla Uyanık tutulduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | اثار الجروح تشير الى مستويات قاتلة تقريباً وحالة من اليقظة الاجبارية |
Uyanık'ın tüm haberleşmesi online olarak yürütülüyordu. | Open Subtitles | كل إتصالات مشروع اليقظة أجريت عبر الأنترنت |
Ama 21. yüzyılın Londra'sında, sloganımız "daima tetikte olmak". | Open Subtitles | لكن في لندن القرن الحادي والعشرون الكلمة الشائعة هي ، اليقظة |
Merhaba, adım Freddie Taylor, Vigilant Hayat Sigortasından... | Open Subtitles | مرحباً اسمى (فريدى تايلور)ّ من اليقظة للتامين على الحياة |
Böylece tüm hayatım boyunca tamamen hayal ettiğim yolu çizebildim. | TED | وبذلك كنت قادرة على أن أحلم أحلام اليقظة خلال حياتي. |
Neden Gündüz hayallerim ateşli kısım başlamadan hemen önce sona eriyor? | Open Subtitles | لماذا كل أحلامي اليقظة تنتهي قبل الجزء الجنسي. |
Hayatta kazanmak istiyorsan dersini çalış. hayal kurmayı bırak. | Open Subtitles | حافظي على أنفك بين الكتب واخرجي من الغيوم وأحلام اليقظة |
Eklediğiniz hülyalara dalma kodu yüzünden efendim. | Open Subtitles | إنها الشيفرة التي أدرجتَها، سيدي. أحلام اليقظة. |
Dalmışım. | Open Subtitles | أنا مجرد أخذت بأحلام اليقظة. |
Fatal Familial Insomnia olarak bilinen bu durum, vücudu kabusvari bir uyanıklık halinde tutar, vücudun, uykunun huzurlu sığınağına girmesini engeller. | TED | تعرف هذه الحالة بالأرق العائلي المميت تُخضع الجسم لحالة مرعبة من اليقظة تمنعه من النوم. |