Ve oraya gideceği zaman geldiğinde de, orada onu bekliyor olacağız. | Open Subtitles | وعندما يأتي الوقت الذي سيصل به إلى المكان سنكون في انتظاره |
Ve oraya gideceği zaman geldiğinde de, orada onu bekliyor olacağız. | Open Subtitles | عندما يأتي الوقت الذي سيصل به إلى هناك سنكون في انتظاره |
Fakat onun için bekleyemem Çünkü senin için Beklemek bu kuraklığın ortasında yağmur Beklemek gibi. | Open Subtitles | ولكني لا أستطيع انتظاره لأن انتظارك أشبه بانتظار المطر في الجفاف |
Sanford, Fowler'a yeni bir kimlik ve şeyde Fowler'ı bekleyen yeni bir hayat sağlıyor Bogotá'da. | Open Subtitles | سانفورد أمدّ فاولر بهويّة جديدة وحياة جديدة فى انتظاره فى بوجوتا |
-Adanın diğer tarafında... onu almak için bekliyordu. | Open Subtitles | لقد كانت في انتظاره في الخارج لتأخذه إلى مخبأها الأسكتلندي الصغير.. |
Kim cinayetten sorgulanmayı beklerken ders çalışır ki? | Open Subtitles | من يدرس خلال انتظاره استجوابه بتهمة القتل؟ |
Baba, Drago ejderhalarımız için gelecekse öylece oturup bekleyemeyiz. | Open Subtitles | أبي، إن كان "دراغو" قادما لاصطياد تنانيننا لا يمكننا انتظاره كي يصل إلى هنا |
Söz verdiğimiz tıbbi yardım ve garanti onu bekliyor. | Open Subtitles | الرعاية الطبية التي وعدناه بها والضمان في انتظاره |
Ulusal Havacılık Komutanlığı Karakolu orada onun gelişini bekliyor. | Open Subtitles | حيث الطائرة الرئاسية مع الطاقم الرئاسي في انتظاره |
Uzun süreliğine gider, döndüğündeyse annemle onu bekliyor olurduk. | Open Subtitles | هو كأن يذهب كثيراً ثم يعود و أنا و أمي سنكون في انتظاره |
Beklemek zorunda kaldım. Yorgunum, tatlı şey. | Open Subtitles | تأخر ثلاث ساعات واضطررت إلى انتظاره |
Dışarıda onu Beklemek mi istersin yoksa içeriye girelim mi? | Open Subtitles | تريد انتظاره في الخارج أو الداخل؟ |
Mesajını gönderdiğinde panoda çıkacak ve senin yazdığın mesajdan onu bekleyen bir video olduğunu anlayacak. | Open Subtitles | قومي بإرسال رسالة إلى اللوحة لكي يعلم الهدف الذي تريدينه أن هناك فيديو في انتظاره. |
Onu evden evin arkasındaki kaldırıma kadar taşıdı ki orada bekleyen bir araba olduğunu düşünüyoruz. | Open Subtitles | لقد أخذها من المنزل إلي الجزء الخلفي من الملكية إلي شارع جانبي، حيث نعتقد أنه كانت هناك سيارة في انتظاره. |
Jason onu bekliyordu. | Open Subtitles | جيسون كان في انتظاره |
Eğer bir destekçi veya aile üyesi bulabilirsek göçmenlik davalarını beklerken onların koruması altına verelim. | TED | وإذا كان بوسعنا إيجاد من يتولى أمرهم أو أحد أفراد عائلتهم فلنأت به إلى أماكن الاحتجاز تلك أثناء انتظاره لقرار محكمة الهجرة، |
Kendine gelmesini bekleyemeyiz. | Open Subtitles | لا يُمكننا انتظاره. |
- Gidip şu sarmayı içelim. - Hiç beklediği gibi olmayacak. | Open Subtitles | ـ دعينا نذهب لتدخين هذه السيجارة ـ سيكون هناك مفاجأة في انتظاره |
"Sizi yeniden bilgilendirmek için dışarı çıkmasını bekliyorum." | Open Subtitles | وانا فى انتظاره ليخرج وٍارسل التقرير التالى اسلنجتون ؟ |
Ve bende darılmayacağım ama onun 62 katı çıkmasını bekleyeceğiz... | Open Subtitles | ولا أنا, لكن انتظاره ليصعد 62 طابقاً من السلالم |
O şehirde, bir kaç işi var istersen içeri gelip onu bekleyebilirsin. | Open Subtitles | لقد قصد البلدة للتبضّع, تستطيعين انتظاره هنا. |
Kendisini lobide bekleyebilirsiniz. | Open Subtitles | يمكنك انتظاره في الاستقبال |
Biliyorsun Ray, saat beşte Midwood Üniversitesi'nde görüşmem var ama muhtemelen bir süre burada bekleyebilir buraya gelirse de çeker konuşuruz. | Open Subtitles | لدي مقابلة شخصية بالجامعة في الخامسة مساءً لكن بوسعنا انتظاره والانقضاض عليه إذا ظهر |
Ama onu beklediğimizi anlayacak. | Open Subtitles | ولكنه سيعرف أننا فى انتظاره عندما يرى... |
yorucu bir gün geçirmiştin gitmesini bekleyip çıkarım diye düşünürken burada uyuyakalmışım sanırım. | Open Subtitles | لقد كان يومك طويلا. ظننت أن علي انتظاره ليذهب, و.. لا أعلم, أظن أنني غفوت. |
Ama artık bekleyişin de vadesi dolmuştu. | Open Subtitles | وقد شارف انتظاره على الأنتهاء |