"بأدلة" - Translation from Arabic to Turkish

    • kanıtlarla
        
    • delil
        
    • kanıtı
        
    • kanıtları
        
    • kanıtıyla
        
    • bir kanıt
        
    Benimle arkadaşlığı yüzünden uydurma kanıtlarla Tasha'ya lezbiyen demeye çalışıyorsunuz. Open Subtitles أنت تحاولين القول بأنها سحاقية بسبب ارتباطها بي بأدلة ملفقة عرجاء
    - Ben sadece kanıtlarla ilgileniyorum. - Biz de onu ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu bir kanıt değil. Open Subtitles أنا مختص بالأدلة التي نحاول الوصول إليها, ماتقوله ليس بأدلة
    delil gösterilmeyen konular hakkında farazi konuşamazsınız. Open Subtitles لا يجب عليك التصريح برأيك عندما يكون هناك حقائق غير مثبتة بأدلة
    O hakimi öldürmeleri, kanıtı sunup kararı değiştirebilmemizi engelledi. Open Subtitles قتل ذلك القاضي ضمن أننا لن نحظى بأدلة لدحض ذلك الحكم.
    Mantıklı olarak yapmamız gereken şey, hazır dava tazeyken, kanıtları bozmamak. Open Subtitles الأمر العقلاني هو متابعة قضية بأدلة جديدة غير ملوثة
    Ama onun o suç mahali kanıtıyla hiçbir ilgisi yok. Open Subtitles لَكنَّه لم تكن له علاقة بأدلة مسرح الجريمة
    İnsanlar bundan çok daha az kanıtlarla hüküm giyebiliyor. Open Subtitles مُجرّد أنّ هناك أشخاص قد تمّت إدانتهم بأدلة أقلّ من تلك بكثير.
    Yüzlerce Vago'nun bir yerde toplanması demek, geri götüreceğim kanıtlarla Open Subtitles مع المئات من الفاقوز في مكان واحد الاحتمالات تقول أني سأرجع للحكومة بأدلة كفاية لأجعل الحكومة تقيم حفلة خاصة بها
    Bu metal kutu artık ABD topraklarında ve içi sizi suçlayan kanıtlarla dolu. Open Subtitles هذا الصندوق المعدني على أراضي الولايات المتحدة ويفيض بأدلة إتهامكم
    Laptopum da bunu destekleyen kanıtlarla doluymuş. Open Subtitles وإذا بحاسوبي النقال يعج بأدلة تثبت عليّ الادعاء.
    Görünüşe göre senelerdir haberlerimde izinsiz alıntılar yapıyormuşum ve ve laptopım da çeşitli suçlara bağlı kanıtlarla doluymuş. Open Subtitles على ما يبدو أنني كنتُ أغش في قصصي على مدى السنوات الماضية وحاسوبي مليء بأدلة الإتهام
    Tam bir delil zinciri oluşturmak doğruluğa karar vermede çok faydalı olur. Open Subtitles انشأت بأدلة حكم والتي قطعت شوطاً طويلاً ليتم تحديد صحتها
    Seyahat kayıtları sağlam delil sayılmaz. Alıntıları dolaylı yoldan. Open Subtitles سجلات السفر ليست بأدلة دامغة وتلك الاقتباسات ظرفية
    Umarım onu suçlamaya yetecek kadar delil bulabilirler. Open Subtitles آمل أن يخرجوا بأدلة كافية لإتهامه.
    Truby adlı bir polis, "soruşturma kanıtı" diye kaydettirmiş. Open Subtitles شرطي يدعى " تروبي " عهد إليه بأدلة تحقيقية
    Savaşçı bedenimin beni hayal kırıklığına uğrattığının başka bir kanıtı. Open Subtitles - بأدلة أخرى أن جسمي المحارب هو الفشل ME.
    Hayallerini yıkmak istemem ama DNA kanıtı dediğimiz bir şey var ki bu da dostun Thomas Jefferson'un, Sally Hemings adlı bir köleden altı tane çocuğun babasının olduğunu bilimsel olarak ispat ediyor. Open Subtitles أكره دحض آرائك هذه، ولكن لدينا ما يدعى بأدلة "الحمض النووي"، وهي ما أثبتت علمياً أن صديقك (توماس جيفرسون)...
    Yarım kalan davaların kötü kanıtları vardır. Open Subtitles نصف قضايا الخاصة بيّ تمتاز بأدلة بهذا السوء.
    Seni suçlu durumuna sokacak kanıtları saklamanı da ben istemedim. Open Subtitles . ماطلبتُ منك أن تحتفظ بأدلة تدينك إجرامياً
    Suç mahali kanıtıyla onu bir ilgisi yoktu. Open Subtitles لم تكن له علاقة بأدلة مسرح الجريمة
    Sen de ona sağlam bir kanıt ile gelmesini söyledin. Open Subtitles أنت أخبرتيه أن يرجع بأدلة قوية.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more