Ancak anal dişleri olmayan deniz salatalıkları bile kendilerini savunmak için aletlerle donatılmıştır. | TED | لكن حتى بعض الأنواع التي تفتقر لتلك الأسنان مجهزة بأدوات للدفاع عن أنفسها. |
Etrafta konuşmalar duyuyorum, fakat daha çok öksüren insanların ve ilkel aletlerle kırılan taşın yarattığı gürültü etrafa hakim. | TED | أسمع أصواتا تتحدث، لكن أغلبها في المصعد أصوات متنافرة لرجال يسعلون, وأصوات أحجار يتم تكسيرها بأدوات بدائية. |
Kendimi kesmemin tek nedeni büyük aletlerle çalışmaya alışkın olmam. | Open Subtitles | ما أدى إلى أن أجرح نفسي هو أنني معتاد على العمل بأدوات ثقيلة صحيح |
Bir iki viskiden sonra el aletleriyle tekne yapmaya çalış bakalım. | Open Subtitles | حقاً؟ حاولي أن تبني زورقاً بأدوات يدويه بعد أن تتلقي أكثر من كدمه من المطرقه |
Bahçe aletleriyle suratımı dağıtmayı kesmeni istiyorum. | Open Subtitles | أن تتوقف على تقطيع جلد جسدى بأدوات الزراعه |
Neden bu tür konuşmaları yaparken elimde sivri aletler olmak zorunda? | Open Subtitles | لم علي دائماً ان احظى بهذه المحادثات بأدوات حاده في يدي؟ |
Artık elimizle hendekler kazmıyor, demirden aletler dövmüyor, defterlerle muhasebe hesapları tutmuyoruz. | TED | لم نعد نحفر القنوات باليد، إنما بأدوات مصنوعة من الحديد المطروق أو نقوم بضبط الحسابات باستخدام دفاتر حقيقية. |
Döner merdiven sistemi. Sadece el aletleri kullanan adamlar bu kadar şeyi nasıl yapmış? | Open Subtitles | كيف استطاع نفر من الرجال بناء كل هذا بأدوات يدوية؟ |
Onu da kendimi sürekli motorlu aletlerle kestiğimden biliyorum. | Open Subtitles | أعرف ذلك لأنني أجرح نفسي دائماً بأدوات حادّة أو بأخرى |
Benim bile hayal edemeyeceğim kadar şeytani aletlerle canımı yakıyorlardı benim ellerim gibi yaralı ellerle aletleri tutuyorlardı. | Open Subtitles | الكبح جسدي بأدوات أكثر وحشي بكثير من أي أنا يمكن أن يكون من أي وقت مضى مفتعلة، عصفت في أيدي كما شوه كما بلدي. |
Dene bakalım. Cebinde aletlerle dolaşmak pek de güvenli değildir. | Open Subtitles | فليس من الآمن التجول بأدوات في جيوبك |
"Şey, herkesi kesici aletlerle tehdit etti. | TED | "لقد هدد الجميع بأدوات الطعام. |
Aptalın biri elektrikli aletlerle çalışıyor. | Open Subtitles | إنهم أوغاد يعملون بأدوات |
Düzgün mermi yapım aletleriyle bu şeyleri eritip, sakız gibi üretebilirim. | Open Subtitles | بأدوات صنع الرصاص الصحيحة يمكنني أن أذيب هذه الأشياء و أقسمها ككرات العلكة |
Kafamı saat yapma aletleriyle mi açacaksın? | Open Subtitles | سوف تثقت رأسي بأدوات سانع الساعات؟ |
Beni arama, ziyarete gelme ve daireme elinde elektrikli aletler olan adamları gönderme. | Open Subtitles | ولا ترسلي رجال أغراب إلى شقتي بأدوات حادة |
Ve sonra, ek olarak, aynı zamanda El aletlerinin yerini devasa elektronik aletler aldı. ve el ile şarj edilen elektronik aletler. Hepsi elektrik sayesinde. | TED | ومن ثم, وبالإضافة إلى ذلك, في الوقت نفسه, استبدلت الأدوات اليدوية بأدوات كهربائية ضخمة والأدوات الكهربائية اليدوية, تم تحقيق كل منها بالكهرباء. |
Elektrikli aletleri erkeklerden daha iyi kullanırım ben. | Open Subtitles | أنا واثقة أننى على علم بأدوات الطاقة أفضل من أى رجل |