Ve bu arada siz, kimsenin cevaplamadığı sorularla baş başasınız. | TED | وأيضاً في ذات الحين، تكون محملاً بأسئلة لا أحد يعطي جوابا لها. |
Her şekilde meşrulaştırılabilecek gücenişlerini kanalize ettiler ve bana iyilik ve mizahla sertliği alınmış, hedefe yönelik sorularla geldiler. | TED | لقد حوّلوا اتجاه الإساءة التي لها مبرراتها الكثيرة وجاؤوا إليّ بأسئلة يلفها العطف والمرح. |
Bazı film ve dizilerde polisin tekrar gelip tamamlayıcı sorular sorduğunu biliyor musunuz? | Open Subtitles | أجل، أنت تعرف كيف في الأفلام والبرامج التلفزيونية تعود الشرطة أحيانا بأسئلة متابعة؟ |
Şansımı zorlamayacağım. Ama soruları soracak mısın? | Open Subtitles | لن أخاطر بحظي الجيد , لكنكِ سوف تقومين بأسئلة المقابلة ؟ |
- Jenny, bu Marina. Siz çocuklar kesinlikle 'Cosmo romantizm' testi yapmalısınız. | Open Subtitles | (جيني) هذه (مارينا) أنتم يا رفاق عليكم أن تقوموا بأسئلة التوافق الرومانسي |
Soruma soruyla cevap vermeyin. Bu ekibe liderlik yapmak istemiyorum. | Open Subtitles | هلا تكفين عن إجابتي بأسئلة لا أرغب بأن أقود هذا الأمر |
Hiçbir zaman. sorulara sorularla karşılık vermeyi bırakmazsan. | Open Subtitles | لن تفعل أبدًا، إذا استمريت بالإجابة على أسئلتي بأسئلة أخرى |
Oturalı 2 saniye olmadan hayattan ne istiyorsun sorularını yağdırmaya başladın. | Open Subtitles | أجل، جلسنا لثانيتين قبل أن تبدأي تمطريني بأسئلة عن ماذا أريد من الحياة |
"Birazdan Dışişleri bakanı John Foster Dulles'ı Milletle yüzleşme programında ulus basınını temsil eden tecrübeli muhabirlerden gelen sorularla izleyeceksiniz. | Open Subtitles | أنت على وشك مشاهدة وزيرة الخارجية جون فوستر دالاس يقابل الأمة بأسئلة موجهة من مراسلين مخضرمين يمثلون صحافة البلاد |
Biri cevaplamak istemediğin sorularla seni taciz ederse, bana haber ver. | Open Subtitles | أي شخص يبدأ بإزعاجك بأسئلة لا تريدين الإجابة عليها |
Kurul üyelerinin emniyet müdürüne soracağı sorularla başlıyoruz. | Open Subtitles | سنبدأ بأسئلة أعضاء المجلس التنفيذي لرئيس الشرطة |
Dedektif, ucu bir yere çıkmayacak sorularla beni darlıyor, yardımın gerek. | Open Subtitles | إن المُحققة تُزعجني بأسئلة من الواضح أنها لن تقودنا إلى أى شيء لذا أحتاج إلى معروف منكِ |
Ama bu sorularla boğuşan ve aileleri hakkında bu kararları alan insanlar çok daha farklı sorular üzerine düşünüyorlar. "Kızımı nasıl güvende tutarım?" | TED | ولكن الناس الذين يعانون من هذه التساءلات ويتخذون قرارات لأجل عائلاتهم يفكرون بأسئلة أخرى تماماً: كيف لي أن أضمن سلامة ابنتي؟ |
Bu, karşımıza derin sorular çıkarıyor, rahat zamanlarda sormaya üşeneceğimiz ya da sormaktan kaçınacağımız sorular. | TED | وأنه يواجهنا بأسئلة عميقة، أسئلة ربما نكون بطيئيين جدًا أو متحيرين في طرحها في أوقات مريحة نسبيًا. |
Daha basit sorular olmalı değil mi adınız sanınız falan | Open Subtitles | أليس من المفترض أن نبدأ بأسئلة بسيطة فحسب؟ ما اسمك؟ ما عيد ميلادك؟ |
Aşkla, evlilikle, hayatın anlamıyla ilgili sorular sordunuz. | Open Subtitles | تصيح بأسئلة حول الحبّ، الزواج و معنى الحياة |
Yönetmelik sorularını ben cevaplarım, teknik soruları sana atarım. | Open Subtitles | ،عندما نصعد على المنصة سأتكفل بأسئلة الشرطة أما الأسئلة التقنية تكفلي بها |
Peki, sana sorduğum imar izni soruları konusunda bir şeyler düşündün mü? Hadi ama. Bu kadar iş yeter, biraz eğlenelim. | Open Subtitles | إذن، هل فكّرت مليًا بأسئلة رموز التقسيم التي طرحتها عليك؟ بربّك، كفى حديثًا عن العمل، فلنمرح قليلًا! |
Sen de bana sonra sınavdaki soruları söylersin. | Open Subtitles | ويمكن أن تخبريني بأسئلة الإختبار لاحقاً |
- Jenny, bu Marina. Siz çocuklar kesinlikle 'Cosmo romantizm' testi yapmalısınız. | Open Subtitles | (جيني) هذه (مارينا) أنتم يا رفاق عليكم أن تقوموا بأسئلة التوافق الرومانسي |
Ve siz buna yardım etmek yerine sorularıma soruyla cevap veriyorsunuz. | Open Subtitles | أنت تجيب عن الأسئلة بأسئلة |
Lütfen seçimle ilgili sorulara dönelim. | Open Subtitles | لنلتزم بأسئلة تتعلق بالإنتخابات |