Bu deneyim bana hastalarımla daha çok empati kurmayı öğretti, ve özellikle retinal hastalığı olanlarla. | TED | هذه التجربة علمتني كيف أتعاطف أكثر مع مرضاي، و خصوصا هؤلاء المصابين بأمراض الشبكية. |
Yaş olarak, büyük ihtimalle ... ... kanser, alzheimer hastalığı, kalp hastalıkları gibi ... ... çeşitli hastalıklar geçirebilir. | TED | كلما تقدمت بالعمر كلما زاد احتمال ان تُصاب بأمراض السرطان,او الزهايمر, أمراض القلب,وجميع أنواع الامراض |
Ancak, eğer herhangi bir yüksek riskli davranışlarla iç içe değilseniz bile, yine de kalp hastalığı veya kanser olma ihtimaliniz var. | TED | ولكن اتضح أنه حتى لو كنت لا تنخرط في أي سلوكيات عالية المخاطر فأنت لا تزال معرضا للإصابة بأمراض القلب والسرطان |
Bireysel seviyede pek değil, fakat tüm popülasyonun kalp hastalıkları oranını değiştirmek için popülasyon seviyesinde yeterli. | TED | ليس بكثير، على مستوى الفرد، ولكن ما فيه الكفاية على مستوى المجموعة لنقل معدلات الإصابة بأمراض القلب في مجموعة كاملة. |
Çok yüksek dozda maruz kalanlarda, yaşam boyu kalp hastalığı ve akciğer kanseri riskini üç katına çıkarırken yaşam beklentisinde 20 yıl azalmaya yol açıyor. | TED | الأشخاص الذين يتعرضون لها بجرعات عالية جدا يتضاعف ثلاث مرات خطر إصابتهم بأمراض القلب وسرطان الرئة وينقص متوسط أعمارهم بعشرين سنة |
Gerçek şu ki hergün 33 bin Amerikalı, cinsel yolla bulaşan bir hastalığa yakalanıyor.... ...ve bunların üçte ikisi sizin yaşınızda. | Open Subtitles | حسنا , الحقيقة ذلك 33,000 أمريكيًّا كلّ يوم يصابون بأمراض من الأعضاء التّناسليّة و ثلثين منهم تقريبًا بعمرك |
Enfeksiyon karaciğer ve böbrek hastalığına neden oluyor. | Open Subtitles | ذكر و أنثى تسبب الإصابة بأمراض الكبد و الكلى |
Neredeyse imkansız. Ailesinden akıl hastalığı hikayesi yok. | Open Subtitles | مستحيل تقريباً لا تاريخ عائلي بأمراض عقلية |
Ama sana saldıran adamın zihinsel hastalığı olan insanları hedef aldığını düşünüyoruz. | Open Subtitles | كلا نحن نصدقك ولكننا نعتقد أن الرجل الذي هاجمك يستهدف الناس المصابين بأمراض عصبية |
Görünen o ki yediğimiz yağ miktarı kilomuzu, kolestrolümüzü ya da kalp hastalığı riskini yediğimiz yağın türü kadar etkilemez. | TED | اتضح أن كمية الدهون التي نتناولها لا تؤثر على وزننا أو الكولسترول لدينا أو مخاطر الإصابة بأمراض القلب بقدر تأثير نوع الدهون التي نتناولها |
Diğer birçok durumun yanı sıra, ALS veya Lou Gehrig hastalığı, inme ve ağız kanseri gibi durumları olan insanları düşünün. | TED | الأشخاص بأمراض مثل التصلب الجانبي الضموري، أو مرض لوو جيهرج، السكتة الدماغية وسرطان الفم، من بين العديد من الأمراض الأخرى. |
Sonuç olarak yüksek enerji yükleri olanların kalp hastalıkları ve astıma yakalanmaları daha muhtemel. | TED | وكنتيجة لذلك فإن من يعانون من أعباء الطاقة الكبيرة لديهم احتمال أكبر للإصابة بأمراض مثل أمراض القلب والربو. |
Kalp hastalıkları herkese zarar verebilir, içki içen ve sigara kullanan palyaçolara da. | Open Subtitles | يمكن أن يصاب أحد بأمراض القلب بما فيهم المهرجين السكارى المدخنين |
lkinci kitabı baştan aşağı hastalıkları içerir, baş hastalıkları ile başlar... ve sonra gözler, kulaklar, burun, ağız şeklinde aşağı doğru iner. | Open Subtitles | يحتوي الكتاب الثاني على الأمراض من الرأس لإصبع القدم لذا يبدأ بأمراض الرأس ثم ينزل لأمراض العين والأذن والأنف والفم |
Farklı tip yiyecekler kanseri ve diğer hastalıkları nasıl etkiler? | Open Subtitles | كيف يمكن لأصناف متباينة من الطعام أن تؤثر بالسرطان و بأمراض أخرى؟ |
Gürültünün bir diğer çok önemli sağlık etkisi, uzatılmış sürelerde belirli gürültü seviyelerine maruz kalanlarda, kalp ve damarlara ilişkin yüksek riske sebep olmasıdır. | TED | هناك تأثير آخر صحي مهم جدًا للضوضاء وهو زيادة مخاطر الإصابة بأمراض القلب والأوعية الدموية لهؤلاء الذين يتعرضون لضوضاء ذات صلة لفترات طويلة من الزمن. |
Dikkat edin, bayanlar. Bende cinsel yolla bulaşan hastalık olabilir. | Open Subtitles | انتبهن سيّداتي أظنني مصاب بأمراض متناقلة جنسياً |
şeker hastalığına yakalanmadılar, kalp krizi geçirmediler, yüzde 20 daha uzun yaşadılar, kalori sınırlamasının faydalarından istifade ettiler sınırlama yapmadan. | TED | لم تصاب بالسكر ، و لم تصب بأمراض القلب، عاشت 20 بالمائة أطول ، و حصلت على الفوائد الصحية الناتجة عن الحد من السعرات الحرارية بدون التقييد. |