Buraya gelmeden evvel kendimden nefret ediyordum... o yüzden kendimi olduğum gibi... görebilmeyi umut ediyorum. | Open Subtitles | غير فقط أني كرهت نفسي حقا قبل مجيئي هنا وأني.. أحاول رؤية نفسي بأمل |
umut edip durdum En azından hissetmiyormuş gibi yapabilmeyi. | Open Subtitles | و لقد تابعت دلك بأمل إن أكملت دلك و تصرفت كما لو أنني لا أحس |
Kızlar, umutla oturuyor, hiçbir şey öğrenmiyor ve gidiyorlardı. | TED | فتيات يجلسون بأمل لايتعلمون شيئا ثم يغادرون |
Öyleyse belki, bir kez olsun senin istediğini yapar umuduna tutunmak nasıldır bilirsin. | Open Subtitles | إذن تشعر بي حين أتمسّك بأمل أنّها ربّما تفعل لمرّة ما أريده منها. |
Ama belki de, sadakatsiz eşinin gitmesine... engel olabilmek umuduyla. | Open Subtitles | ولكن ربما أيضا بأمل يائس للحاق بزوجته الخائنة ويوقفها عن الرحيل من يدري؟ |
Akıl, bedenin yeniden bir bütün olabileceği umudunu kaybetmez. | Open Subtitles | {\cCCCC00}العقل يحتفظ بأمل {\cCCCC00}.بأن الجسد بإمكانه أن يكون متكامل مجدداً |
Hayatlara mal olan nafile bir umuda yüz veren biri olarak değil. | Open Subtitles | ليس الشخص الذى ينغمس بأمل بائس بكُلفة الحياة |
Meksika 'ya geçme umudu kapıların önünde son buldu. | Open Subtitles | هؤلاء الناس قدموا بأمل العبور إلى المكسيك و قابلتهم البوابات المغلقة |
Hepiniz büyük umutlarla geldiniz. | Open Subtitles | , كل واحد منكم جاء بأمل |
İmkansıza yakın bir şeyi umut etmek yerine umuda yakın bir olasılığa tutunmak istiyorum. | Open Subtitles | بدلاً من تأمل شىء يكاد أن يكون مستحيلاً. أفضل أن أتمسك بأمل ممكن تحقيقة. |
Bir gün geri geleceğini umut ediyordum diyelim. | Open Subtitles | أحزر أنّي كنت متمسّكًا بأمل أن تعودي إليها |
- Ama bizimki de umut işte. - Ne sıklıkla görüşüyorsunuz? | Open Subtitles | لكن انت تعلم اننا نعيش بأمل كم مرة غالبا تراهم؟ |
Sandığından daha güçlü olman da bana, ben de öyle olabilirim diye umut veriyor. | Open Subtitles | ولكونك أقوى مما تخالين نفسك، وهذا يمدّني بأمل في أن أغدو مثلك. |
O gün daha sonra, umutla gökyüzüne baktı, çünkü iki tane uçağın geçtiğini görmüştü. | TED | فيما بعد في ذلك اليوم، نظرت للسماء بأمل لأنها رأت طائرتين في السماء. |
Çok umutla, Bay Bhagat, Delhi'ye giderken senin fotoğrafını aldı | Open Subtitles | بأمل كبير، لقد أخذ السيد بهجات صورتك إلى دلهي |
Hala içinde, köpeği ile ilgilendiğin kadar, bir gün onunla ilgileneceğine dair, belirsiz bir umutla yaşıyor. | Open Subtitles | إنه مايزال متعلق بأمل مبهم بأنك ستهتم به يوما ما كما تهمتم بكلبنا |
Hâlâ iyileşebileceğim umuduna tutunmuş bir vaziyettesin. | Open Subtitles | ما زلت متمسّك بأمل أنّ من الجائز إصلاحي. |
Aslında bir gün atıldığımız sıkı dostluğumuz tekrar başlayacağı umuduna tutunmadığım bir hırpalamaya dayanamazdım. | Open Subtitles | فى الحقيقة، لا يمكنني تحمل هذه المعاملة السيئة كنت أتشبث بأمل يومًا واحدًا لإعادة صداقتنا الوثيقة |
Bu yüzden, askerlik süresini kısaltmak umuduyla, bütün tehlikeli görevleri kabul ettim. | Open Subtitles | لذا أخذت كل مهمة خطرة كانت متاحة امامي بأمل ان يصبح المتاح امامي من وقت أقل من سنة |
Onun ağzından duymadığım sürece bunun doğru olmadığı umuduyla yaşardım. | Open Subtitles | لن اصدق ذلك طالما انني لم اسمع ذلك مباشرة منها حينها يمكنني التعلق بأمل ان ذلك غير صحيح |
Bir yandan babasının onu öldürdüğünü hayal ederken, diğer yandan Anne Agnesini onu karşıladığını, eve vardığında onu karşılayacağı umudunu taşıdı. | TED | تخيلت والدها يقتلها بيد واحدة و أن ماما ( أجنيس) كانت تحييها بأمل أنها سوف تحييها عندما تصل إلى الدار |
Bu yeni gelişmeler bize Joe Carroll'un estirdiği terörün nihayet bittiği umudunu veriyor. | Open Subtitles | تلك التطورات الأخيرة تتركنا بأمل (أن إرهاب (كارول قد انتهى |
Bankacım yeterli sermayeyi verirse hoşnutsuz hissedarlarımızı satın alabilme umudu. | Open Subtitles | و الولع بأمل أن يجد مصرفي ما يكفي منرأسالمال... لشراءحصصالمساهمينالساخطين... |
Kalbimi boş umutlarla dolduran haberciden. | Open Subtitles | -ذاك الرسول الذي ملأ قلبي بأمل زائف |