Ona, benim değerli zamanımı kullanacak kadar iyi olmadığını söylemeyi sana bırakıyorum. | Open Subtitles | أَتْركُه إليكِ لإخباره بأنّه ما كَانَ جيد بما فيه الكفاية للوقتِ الكبيرِ. |
Bilinçaltında doğru olmadığını biliyordun. | Open Subtitles | النظرة، بشكل غير واعي، عَرفتَ بأنّه ما كَانَ صحيحَ. |
Kameralardan rahatsız olmadığını farkettin, değil mi? | Open Subtitles | لاحظتَ بأنّه ما كَانَ أيضاً خائف من آلاتِ التصوير، حقّ؟ |
Kendisine olanların ve görünüşünün kendi hatası olmadığını, bunun sadece onun kaderi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قالَ بأنّه ما كَانَ عيبَه الذي شاهدَ الطريقَ بإِنَّهُ عَمِلَ، بأنّه كَانَ فقط قطعته. |
Senin hatan olmadığını da biliyorum, ama oldu bir kere. | Open Subtitles | وأنا أَعْرفُ بأنّه ما كَانَ عيبَكَ، لَكنَّه حَدثَ. |
Onun katil olmadığını nasıl bildin ? | Open Subtitles | كَيفَ عَرفتَ بأنّه ما كَانَ القاتلَ؟ |
Sen de beni yanına oturtup onun bir oyuncak olmadığını söylemiştin. | Open Subtitles | وأنت جَلستَ وأنت قُلتَ بأنّه ما كَانَ a لعبة. |
Mümkün olmadığını söylemişlerdi. | Open Subtitles | نحن أُخبرنَا بأنّه ما كَانَ إمكانية. |
Alınan numunede, koruyucu bir kimyasal yoktu bu da kanın Rose'un bir kan bankasında duran kanı olmadığını gösteriyor. | Open Subtitles | ما كان هناك مواد حافظةَ في العيّنةِ، الذي يَعْني بأنّه ما كَانَ دمّاً سَحبَ مِنْ روز و خَزنَ في a مَصرَف دَمٍّ. |
Hayatınızda bir yeri olmadığını söylemiştiniz. | Open Subtitles | أخبرتَني بأنّه ما كَانَ في حياتِكَ. |
- Ama bir hata olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | - لَكنِّي أَعْرفُ بأنّه ما كَانَ a خطأ. |
Ama ben öyle olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | لَكنِّي أَعْرفُ بأنّه ما كَانَ. - هكذا؟ |
Doc korkunun olmadığını söyler. | Open Subtitles | Doc قالَ بأنّه ما كَانَ خوفاً. |