Ve aslında kullanılan manyetik alan da temelde Dünya'nın manyetik alanı kadar bir kuvvete sahip. | TED | في الحقيقة المجال المغناطيسي الذي نستعمله هنا هو بالأساس مشابه كثيراًُ للمجال المغناطيسي للأرض |
Bugün bende temelde hala aynı prensipleri kullanıyorum. | TED | وأنا لا زلت بالأساس أستخدم نفس المبادئ اليوم. |
Esasen yedi temel kavramı bulunmakta.. ...ve bizim ekonomimizin nasıl yönetildiğini yansıtmakta. | Open Subtitles | بالأساس هناك 7 مفاهيم أساسية، لنقول إنها تعكس كيف يكون عمل أقتصادنا. |
Ama basitçe bu, biri ölmek üzere olduğunda bunu hissedebildiği anlamına geliyor. | Open Subtitles | ولكن بالأساس ذلك يعني بأنها تحس عندما يقترب شخصاً ما من الموت |
Birleşik Krallık'ta ünlü göz hastanesi Moorfields aslında bir trahom hastanesiydi. | TED | وفي بريطانيا كان مستشفى مورفيلدز، مستشفى العيون الشهير، كان مستشفى يعالج التراخوما بالأساس. |
Kısacası çıkmaz yol. Sence vampir yalan mı söylüyordu? | Open Subtitles | نهاية مسدودة بالأساس أتعتقدوا بأن مصاصة الدماء كانت تكذب؟ |
Bu levha temelde üzerinde ışığa duyarlı kimyasallar olan bir çeşit camdır. | Open Subtitles | و هو بالأساس لوح زجاجي به بعض الكيماويات الحساسة للضوء |
Satranç, temelde gerçeği arayış, değil mi? | Open Subtitles | الشطرنج بالأساس هي بحث عن الحقيقة ، أليس كذلك ؟ |
Ama kavramsal olarak, temelde çok basit. | TED | لكن نظرياً، إنها بسيطة بالأساس. |
Günümüzde, 4 Kenyalıdan 3ü mobil para kullanıyor, mobil para temelde herhangi bir telefonda çalışan bir banka hesabı. | TED | اليوم، يستعمل 3 من بين كل 4 كينيين الأموال المحولة عبر الهاتف، والتي هي بالأساس حساب بنكي يمكن أن يدار على أي هاتف محمول. |
Bunu düşündüğünde, neredeyse bütün insan davranış ve eylemleri, temelde hayvan davranışlarından farklı değildir. | Open Subtitles | عندما تفكر بها تقريباكلسلوكونشاط بشري ... ليس مختلفا بالأساس عن السلوك الحيواني |
Sam temelde bir koruyucu melek var. Biz bir whitelighter diyoruz. | Open Subtitles | ، إن (سام) بالأساس ملاك حارس . نطلق عليه مرشد أبيض |
Bir kredi derecelendirme kuruluşu bir ülkeyi derecelendirdiğinde temel olarak o ülkenin borcunu, geri ödeme kabiliyetini ve istekliliğini değerlendirir. | TED | عندما تقيم هذه المؤسسة بلداً من البلدان، فإنها بالأساس تقدر وتقيم ديون هذا البلد وكذلك قدرته واستعداده على تسديد الدين، |
Yani temel olarak senden istediğim benimle oraya gelmen ve oraya gelmen ve beni iyi olarak göstermen, tamam mı? | Open Subtitles | ما اطلب منكِ القيام به بالأساس هو أن تحضري معي وتجعليني ابدو بشكل جيد |
Ama temel olarak çağdaş edebiyat. Yeni Norveçli yazarlar. | Open Subtitles | لكنها بالأساس حول معاصر الأدب والمؤلفون ، النرويجيون الجدد |
Şimdi fark ediyoruz ki, insanlara önerdiğimiz en büyük grup basitçe bir zehir. | Open Subtitles | بالطبع ندرك الآن أن أكبرُ هذه المجموعات التي كنا نوصيها هي بالأساس سموم |
Yani basitçe, eşit miktarda, trietanolamin ve fenil dimetikon kullanılarak yapılan, güncel bir uygulama. | Open Subtitles | إذاً بالأساس هو تطبيق موضعي يتكون من أقسام متساوية من ثلاثي ايثانول امين و فينيل ديميثيكون |
Oh, yani basitçe yatıya kalma, öyle mi? | Open Subtitles | أوه بالأساس سيبدو مثل النوم بزياده, صحيح؟ |
aslında bu tür yargılarda bulunmak, dayanmak zorunda olduğun değerlerin türüne göre değişir. | TED | حسنا، هذا بالأساس يعتمد على نوع القيم التي تقوم بتطبيقها لاتخاذ هذا النوع من الأحكام؟ |
Bunlar aslında yalıtılmış sistemler, dolayısıyla onları, tüm evrenin küçük ölçekli birer örneği olarak düşünebiliriz. | TED | إنّها بالأساس أنظمة منعزلة، لذا يمكننا التّفكير فيها كأنّها نسخة مصغّرة من الكون كلّه. |
Birinciliği elimde tutmak istiyorsam birkaç ders almam gerektiğini söyledi, Kısacası bu tayt içinde ceza. | Open Subtitles | قال أنى يجب أن آخذ بعض الحصص إن أردتُ أن أحتفظ بالمركز الأول بالأساس أظن أنه حجز من نوع ما |
Metilen klorür spreylerde bulunur, boya çıkartıcılarda, metal temizleyicilerde, poliüretanda... Kısacası burayı onarmak için kullanılan her şeyde. | Open Subtitles | يوجَد كلور الميثيلين في الغُبار الجوي و في مُزيلات الطِلاء، مُنظفات المعادِن و البولي يوريثين كُل شيء تمَ استعمالهُ لإعادة بِناء هذا المكان بالأساس |