Ama bu annenin cinsel yolla bulaşan hastalık bilinçlendirme fuarı değil. | Open Subtitles | حسناً ، هذا لن يكون معرض أمك للتوعية بالأمراض المنتقلة جنسياً |
"Yanlış hastalık" ile kastım ödenek ayrılmamış durumda olanlar. | TED | و بالأمراض الخاطئة، أقصد الأمراض التي لم يكن التبرع لها شائعاً. |
Bu korkunç bir haberdi çünkü hiç kronik hastalık veya bir sakatlık geçirmemiştim. | TED | كان خبراً مخيفاً، لأنني لست خبيرة بالأمراض المزمنة أو الإعاقة. |
Ama bu ağaçları kaldıralım. İnsanlar çam görünce "Hollanda" "hastalık" diyor. | Open Subtitles | دعنا نتخلص من تلك الأشجار يا بل فعندما سيراها الناس سيفكرون بالأمراض |
A.N.A. testinden önce de insanlar otoimmün hastalıklara yakalanıyordu. | Open Subtitles | قبل فحص مضادات النوى كان هناك مصابون بالأمراض ذاتية المناعة |
Korkarım ki şarabını paylaşacak olursam eğer... sende olduğu anlaşılan iğrenç hastalığı kaparım. | Open Subtitles | أخشى أنّني إذا شاركتك في شرب النبيذ فقد الأًصاب بالأمراض التي تعاني منها |
Sikindirik bir sağlık sigortası ve boynunun arkasında büyüyen bir hastalık verdim ona. | Open Subtitles | سأعطيها مؤخرةً تطلب المساعدة الطبية ونمواً مضطرباً بالأمراض ينمو من جانبي رقبتها |
Bu gibi durumlarda, hastalık en önemli problemlerimizden olmuştur. | Open Subtitles | مع الكثير من الإحلالات نحن دائماً مهتمين بالأمراض |
Bulaşıcı hastalık. Ne zaman bulaşıcı hastalığa yakalandı? | Open Subtitles | الأمراض المعدية منذ متى و هي مصابة بالأمراض المعدية؟ |
Dişteki bulgulardan ilk anlaşılan kesinlikle X kromozomuna bağlı bir genetik hastalık olduğu. | Open Subtitles | المؤشرات في الأسنان هي التعبيرَ الأساسي المرتبط بالأمراض الوراثية |
Bu şey üstünde çalışmak için hastalık Kontrol Merkezi'ni bilgilendirmeliyiz. | Open Subtitles | علينا الاتصال بمركز التحكم بالأمراض سيكون لديهم وقت لدراسة هذا الشيء |
hastalık Kontrol Merkezi'yle temasa geçmeliyiz. | Open Subtitles | علينا أن نتصل بمركز التحكم بالأمراض هم سيعرفون ما يجب فعله أفضل منا |
İşte buradasın. Cinsel hastalık kapmış bok çuvalı. | Open Subtitles | ها أنت ذا، يا كيس القمامة المعبّئ بالأمراض الجنسية النّادرة |
Bu nedenle herhangi bir kovana girebilir ve hastalık getirebilirler. | Open Subtitles | لهذا يمكنهم دخول أية خلية، محمَّلن بالأمراض. |
Çünkü senin hastalık dolu bakteri çukurundan tahrik olmayan herkesin kendine olan saygısı düşük, değil mi? | Open Subtitles | لأن اي شخص لم يقم بالتبلل من كيانك الموبوء بالأمراض الجنسية من الواضح ان لديه احترام منخفض للذات |
İnsanlar artık cinsel hastalık kapmıyorlar. | Open Subtitles | الناس لا يصابون بالأمراض المتناقلة عبر الجنس هذه الأيام |
Yüksek bulaşıcı hastalık riski bulunan çevreler veya ekolojiler veya toplumlarda anne sütü son derece koruyucu olabilir. | TED | أما في حالة البيئات أو الإيكولوجيا أو المجتمعات التي يزداد فيها خطر الإصابة بالأمراض المعدية، يمكن لحليب الأم أن يكون عنصر وقاية مدهش. |
Ulusal Okul Öğle Yemeği Programı'nın ABD Tarım Bakanlığı'nın altında olmasından ziyade, CDC (hastalık Kontrol Merkezi) altında olması gerektiğini düşünüyorum. | TED | بدل من أن يكون برنامج الغذاء في المدارس القومية تحت إشراف وزارة الزراعة الأمريكية . أعتقد أنه يجب أن يكون بإشراف مركز التحكم بالأمراض |
Konu bulaşıcı hastalıklara geldiğinde, yaşlı olanlar da genç olanlar kadar savunmasızdırlar. | Open Subtitles | عندما يتعلق الأمر بالأمراض المعديه الكبار معرضون له تماما كالصغار |
Çoğumuz biliyoruz ki kötü uyku Alzheimer, kalp-damar hastalığı, inme ve diyabet gibi hastalıklarla bağlantılı. | TED | يعلم معظمنا أن النوم غير الكافي مرتبط بالأمراض كالزهايمر وأمراض القلب والأوعية الدموية، والسكتة الدماغية والسكري. |