"بالأمل" - Translation from Arabic to Turkish

    • umut
        
    • umutla
        
    • Umudu
        
    • umutlu
        
    • ümit
        
    • umudumu
        
    • umuda
        
    • umudun
        
    • ümitle
        
    • umudum
        
    • Umudunuzu
        
    • umutluyum
        
    • Ummak
        
    • Umudunuz
        
    • umutları
        
    Hayallerin öldüğünde, umut etmeye devam etmek. Umutlarımız söndüğünde dua etmek. Kaybetmek, düşmekten korkmamak, eğer cesurca elimizden geleni yapmışsak. TED بالأمل عندما تموت أحلامنا. بالصلاة عندما نفقد آمالنا. ومع ذلك، لا أخشى الخسارة، إذا كنت قد قدمت كل شئ بشجاعة.
    umut etmeye devam edersek hayatlarımızın güzelleşeceğinin birer hatırlatıcısıdır onlar. Open Subtitles إنّها تذكيرٌ بأنّ حياتنا ستتحسّن إذا تمسّكنا بالأمل و حسب
    Seni yeniden böylesi umut dolu gördüğüm için ne kadar mutluyum bilemezsin. Open Subtitles لا تعرفين كم سعيد أنا لسماعك ِ بأنك ِ مليئة بالأمل مجددا
    O zamanlar her iki ülkede çok gençti ve geleceğe umutla bakıyorlardı. TED كلاهما كانا بلدين فتيين آنذاك و مليئين بالأمل للمستقبل
    Herkese kesin bir şey öğrenene kadar Umudu korumak gerekir deyip durdum. Open Subtitles ـ ظللت أخبر الكل ، بأنه يجب أن أحتفظ بالأمل
    2003 yılında Sierre Leone’deki yasal danışmanlarla çalışmaya başladığımda hukukla ilgili tekrar umutlu hissetmeye başladım ve o zamandan beri takıntılıyım. TED ولم أشعر بالأمل من جديد إلا عام 2003 في سيراليون، عندما بدأت العمل مع مساعدي المحامين، ومن وقتها وأن مغرم بالقانون.
    Sanırım hepimiz geç bir yaşa kadar yaşayabilmeyi ümit ediyoruz. TED أعتقد أن جميعنا لديه هذا التوقع المشوب بالأمل بالعيش لعمرٍ مديد.
    Üniversiteye gitmek için evden ayrıldığım gün güzel bir gündü, umut ve iyimserlikle doluydu. TED يوم مغادرتي المنزل للمرة الاولى لكي أذهب إلي الجامعه كان يوما مشرقاً مفعماً بالأمل والتفاؤل
    umut ki bizim, yani Aaron’un arkadaşlarının, onun bu duygusunu kaybetmesine izin vererek başarısızlığa uğrattığımız tek şey. TED والأمل هو الشئ الوحيد بالنسبة لنا، أصدقاء آرون، الذي خذلناه فيه،لأننا تركناه يفقد ذلك الشعور بالأمل.
    Benim hikayem tam burada, Kakuma mülteci kampında, bir umut yerinde başladı. TED بدأت قصتي من هنا في مخيم اللاجئين بكاكوما. مكان مليء بالأمل.
    Nefrettense, umut sahibi oluyorlar. TED يجعلهم التعليم يفكرون بالأمل بدل الكراهية.
    Antarktika öylesine umut verici bir yer. TED القارة القطبية الجنوبية هي مكان مفعم بالأمل إلى حد بعيد.
    C.A. : Konuşmanla ilgili ilk kısım dehşet vericiydi, ikinci kısım, inanılmaz derecede umut verici. TED أندرسون: كان الجزء الأول من الحديث مخيف، والجزء الثاني واعد مفعمٌ بالأمل.
    Dezavantajlı bir toplum tarafından onlara dayatılan ihtimaller, umut ve amaçla yer değiştirdi. TED المستحيلات التي فُرضت عليهم من قِبل مجتمع المحرومين استُبدلت بالأمل والتصميم.
    İkinci Dünya Savaşının yaklaşmasıyla tutsak Avrupa'daki gözler, umutla veya umutsuzlukla Amerika'daki özgürlüğe çevrilmişti. Open Subtitles مع حلول الحرب العالمية الثانية توجهت أعين العديدين في أوروبا، بالأمل أو باليأس نحو حرّية أمريكا.
    Ama hala dünyayı değiştirmek için mücadele ediyoruz, Umudu hayal ediyoruz. Open Subtitles وعلى الرغم من هذا ، ما زلنا نكافح من أجل صنع الفرق لتغيير العالم ولنحلم بالأمل
    İnsanları sürüklüyor ve onları taşıyor ve onları umutlu hissettiriyor. TED تحلقُ بالناس بعيدًا وتنقلهم، وتجعلهم يشعرون بالأمل.
    ümit ederim kopyası sorunlu değildir. - "Umarım kopyasında sorun yoktur" demeliydiniz. Open Subtitles من المؤمل وليست ملخبطة على أمل تعني بالأمل
    Gittiği Çin restoranlarından birinin park yerinde bir kurban bakınırken rastgele vuruştuğu heriflerden birinden peydahladığına dair umudumu koruyorum. Open Subtitles لا أزال متمسكاً بالأمل أنا ضاجعت رجلا ما بقرب مواقف الحديقة أثناء بحثها عن رجلها الملتحي
    Kılı kırk yarmak istemem, Kardeş, ama aslında umuda inanmam. Open Subtitles لا أقصد الإعتراض يا أختي لكنّي بالضبط لا أؤمن بالأمل.
    Dizindeki kabuk bağlayan yara, umudun simgesi oldu. Open Subtitles ركبته الحمراء الجرباء أصبحت منارة معدية بالأمل
    ve şimdi, tekrar hayata gelmesi için emin ve kesin bir ümitle biz seni, ayrılmış arkadaşımızın ruhunu, övdük.. Open Subtitles ...والآن بالأمل في البعث من جديد نوصي إليك بروح صديقنا الراحل
    İşin doğrusu kurtulacağıma dair hiç umudum yoktu. Ama ben bu düşünceye tutundum. Open Subtitles كان طبيعيًّا ألّا أتحلّى بأمل للخروج أبدًا، لكنّي تشبثت بالأمل.
    "Umudunuzu yitirmeyin" Sizi kurtarmaya geleceğiz." Open Subtitles تمسكوا بالأمل , نحن قادمون إليكم
    Dualarımda aciz ve dışarı çıkma konusunda umutluyum. Open Subtitles بتواضع أؤدي صلاةً مليئة بالأمل أنه سيكون بأمكاننا الطلوع الى الخارج
    Ummak, bilimle örtüşmez. Open Subtitles التفكير المليء بالأمل ليس علميّاً
    "Umudunuz yoksa yaşamanın ne anlamı var ki?" Open Subtitles "لو لم يتحلّى المرء بالأمل فما عساها الغاية من الحياة؟"
    Ve senin bu olağandışı doğurganlığına inanan kişilere verdiğin umutları bir düşün. Open Subtitles وفكري بالأمل الذي تمحنينه للآخرين الذين يؤمنون بخصوبتك الاستثنائية

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more