Fakat 86 milyar nöronun ne anlama geldiği kadar önemli değil. | TED | لكن أمر أخر بالأهمية نفسها هو معنى ال86 بليون خلية عصبية. |
Tabi ki sekse karşı değilim, ama... Bence okadar önemli değil. | Open Subtitles | أنا لستُ مُعارض له، لكنه ليس بالأهمية التي تعطيها الناس له. |
Yapacak bir şeylerim olunca kendimi önemli hissediyorum. | Open Subtitles | يجعلني ذلك أشعر بالأهمية بأن هنالك أمر يجب عليّ أن أقوم به |
Burada kendinizi çok önemli hissediyor olmalısınız, sanki dünyaya hükmediyormuşsunuz gibi. | Open Subtitles | لا بد أنك تشعر بالأهمية عندما تقف في الأعلى, و كأنك تحكم العالم |
Tüm hayatım boyunca herkese ve her şeye karşı çıktım, çünkü böylece, kendimi önemli biri gibi hissediyordum. | Open Subtitles | طوال حياتي , وأنا أقف أمام كل شخص باعتزاز وفخر في كل شيء لأنه هذا يبعث لي الشعور بالأهمية والإعتزاز بالنفس |
Jack Bauer'a güveniniz tam biliyorum, ama bir adamın çekinceleri yüzünden böyle önemli bir konuda... kaçamak konuşmanız beni çok rahatsız ediyor. | Open Subtitles | ولكن نراوغ في ردنا بمثل هذا الأمر البالغ بالأهمية بسبب تحفظ شخص واحد يجعلني غير مرتاح |
Bu kaydın... iddia ettiğiniz kadar önemli olduğunu umarım. | Open Subtitles | يكون هذا التسجيل بالأهمية التي تتحدثين عنها |
Benimle ilgili bilmen gereken... çok önemli bir şey söylemek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أخبرك حقيقة عن نفسى... ...وهى بالأهمية الكافية لكى تعرفها |
Çünkü kitabı, piyasadaki benzerlerinden ayırt edecek en önemli unsur, başlığıdır. | Open Subtitles | لأنه بالأهمية الكبيرة التي تميز الكتاب عن باقي كتب الطبخ التي في السوق |
Nikki hasta olduğu sürece sende kendini önemli hissedecektin. | Open Subtitles | طالما نيكي تظل مريضة ، أنت تشعرين بالأهمية |
Hayır niyeti , kendimizi önemli hissettirmek için değildir. | Open Subtitles | القصد من العمل الخيري ليس اشعارنا بالأهمية |
Bu sadece, buradaki yaşlı insanların kendini önemli hissetmek için söylediği bir şey. | Open Subtitles | هذا فقط ما الأشخاص القدامى هنا يقولونه ليشعرون بالأهمية |
Kendini önemli hissettirmek için sana aynı şekilde muamele edeceğim. | Open Subtitles | لذا سأفعل نفس الشيء لأجعلكِ تشعرين بالأهمية أيضًا. |
Özel, özel hissediyorum önemli hissediyorum, saygın hissediyorum... | Open Subtitles | مميزة , أشعر أنني مميزة أشعر بالأهمية , و الاحترام |
Şunu da hatırlatmak isterim ki bu gece yaptığın iş çok ama çok önemli. | Open Subtitles | دعني أذكرك أن العمل الذي تقوم به الليلة فائق بالأهمية |
Bence İsa Hazretleri olmayı istiyorsun çünkü seni önemli kılıyor. | Open Subtitles | أعتقد أنك تريد أن تكون النجم والمسيح لأن ذلك يُشعرك بالأهمية. |
Ve düşünebileceğinizin aksine, aldatmalar cinsellikle çok daha az; ve istekle çok daha ilgilidir: dikkat isteği, özel hissetme isteği, önemli hissetme isteği. | TED | و عكس ما قد تعتقده هذه العلاقات معبرٌ للقليل من للجنس ولكمٍّ هائل من للرغبات الرغبة في الاهتمام الرغبة في الإحساس بالتميز الرغبة في الإحساس بالأهمية |
önemli bir zamandaymış gibi. | Open Subtitles | مهامهم للأداء إنهم يشعرون بالأهمية |
Böyle kendini önemli biri gibi hissediyorsun, değil mi? | Open Subtitles | يجعلك ذلك تشعر بالأهمية , أليس كذلك ؟ |
Birini daha önemli hissettirmenin düşük maliyetli bir yolu. | Open Subtitles | خدعة رخيصة لإشعار الأنا بالأهمية |