Her sabah, aynı sivilce yüzlü suratları görürdüm. Onları sayardım. | Open Subtitles | كل صباح اقابل نفس الوجوه الملأى بالبثور قمت بعدّهم |
Doktoru ve onun sivilce suratlı yavrusu olmadan bu uçak kadar yüksekte uçabilir. | Open Subtitles | من دون طبيبها ووجها المليء بالبثور يمكنها التحليق بنفس علو هذه الطائرة |
Roz, şu sivilce suratlı kurdu yayından çıkar! | Open Subtitles | ?"? روز" ألا تستطيعين ابقاء هؤلاء اليرقات ذو الأوجه المليئة بالبثور بعيدًا! |
Gergin olduğumda hep böyle cildim kızarır. | Open Subtitles | دوما اصاب بالبثور عندما اكون عصبية |
Bütün cildim kızardı. | Open Subtitles | لقد اصبت بالبثور |
Her neyse... Bir deri bir kemik, sivilceli çocuğun tekiydi. | Open Subtitles | على أي حال، لقد كان نحيلا ومغطى بالبثور ولن يفتقده أحد في الوطن. |
Şimdi, beni dinleyin, sizi sivilceli veletler. | Open Subtitles | إن كنتم تسمعونني أيها الحقراء المغطون بالبثور. |
Tüm yaptığınız tek seferde bir paket soğan halkasını yemekten kaynaklanan sivilce dolu alınlarınızla koca popolarınızın üzerinde oturmakken Başkanlık Sağlık Testi'ni nasıl geçeceksiniz? | Open Subtitles | كيف تعتقدوا بأنكم ستنجحوا بأختبار اللياقة الرئاسي بينما كل ماتقوموا به الجلوس على أردافكم الكبيرة مع جباهكم المليئة بالبثور |
- sivilce yapar. | Open Subtitles | انها تصيبك بالبثور |
sivilce dolu suratımın | Open Subtitles | وجهي مغطى بالبثور |
Gerçekten cildim hamur gibi. | Open Subtitles | لدي بشرة مليئة بالبثور. |
Senin sivilceli, beyaz götün, süpürgelerin arasında yukarı aşağı sallanıyor o zavallı kızın içine doğru. | Open Subtitles | مؤخرتك البيضاء المليئة بالبثور ترتد من الأعلى إلى الأسفل بين المكانس والمماسح تصدم بتلك الفتاه المسكينه |
sivilceli çocuğun gözünün içine baktı. | Open Subtitles | نظرت في عيني ذلك الصبي الذي يمتلئ وجهه بالبثور |
Zimmerman'ın sivilceli kıçını da Roger'ın kıllı kıçını da tokatlarım ve bu takımda olduğun sürece, senin o mükemmel derecede armut şeklindeki kıçını da tokatlayacağım. | Open Subtitles | أصفع مؤخرة (زيمرمان) المليئة بالبثور وأصفع مؤخرة (روجرز) المليئة بالشعر سأصفع مؤخرتك |