Daha sonra, bebeği çıkarmaya yardımcı olması için hastasına bir doz "cihuapatli" ilacı veriyor, hastasına buhar kulübesinde masaj yapıyor ve karnını tütünle ovuyor. | TED | ثم تحقن المريضة بجرعة من السيواباتلي للمساعدة في إخراج الطفل، تقوم بتدليكها في حمام بخار، وتفرك معدتها بالتبغ. |
Tütün satan ya da bulunduran herkes, ya da tütünle alakalı mamülleri, 18 yaşın altındakilere satanlar, düzene karşı çıkmış sayılır. | Open Subtitles | اي شخص يبيع او يجعل التبغ متاحاً او منتجات متعلقه بالتبغ لشخص تحت 18 سنه يُعد مخالف للنظام |
Kendini tütünle öldürüyordur büyük ihtimalle. | Open Subtitles | إنه على الأغلب يقتل نفسه بالتبغ |
Benim insanlarım kendilerini küçücük bir koltuğa sıkıştırıp, ...ağızlarına bir Xanax atarlar ve yüzlerini taze tütüne gömecekleri anı hayal ederler. | Open Subtitles | قومي يحشرون أنفسهم بين مقاعد صغيرة جداً يتناولون المهدئات ويحلمون باللحظة بأن يتمكنوا من حشو وجههم بالتبغ الطازج. |
Peki, tütüne ne yaptık? | Open Subtitles | ماذا فعلنا بالتبغ |
Öyle ki nazikçe ödünç aldığımız tütününü de göndereceğiz. | Open Subtitles | و سنحظى بالكرم لأن نقرضه شحناً للسفن ملئ بالتبغ |
Burada yaşayan herkesin tütünle bir bağı vardır. | Open Subtitles | كل شخص هنا مرتبط بالتبغ بطريقة ما |
Swisher Sweets, çiftçi ailelerin tarlalarında yetişen en kaliteli tütünle üretilen tek cigaralıktır. | Open Subtitles | سجائر "سويشر سويتس" هي السجائر الوحيدّة المصنّوعة بالتبغ ذو الجودة العالية من مزّارع عائلية |
Müttefik olarak ilk defa kuzey kahvesiyle güney tütününü takas ettiler. | Open Subtitles | لإستبدال ألقهوة ألشمالية بالتبغ الجنوبي |