Dünyanın başka bir yerindeki sosyal alışveriş doğrusal bir süreçtir. | TED | إذا فكرت بالتسوق الاجتماعي بأي مكان آخر فإنها عملية خطية. |
Bart, Vanya'ya bazı özel talimatlar vermiş beni apartmana almamak gibi, ama senin Madison'da alışveriş yapmana bir şey demiyor galiba. | Open Subtitles | بارت قد ترك لك تعليمات محدده مع فانيا لكي لا تدخل الي الشقة ولكنه قد قال انك تقومي بالتسوق في ماديسون |
Ama sonunda kendimizi yardım kermeslerinde ve ucuzlukçularda alışveriş yaparken bulduk. | Open Subtitles | لكن انتهى بنا الأمر بالتسوق في محلات .الجمعيات الخيرية والبضائع المختلفة |
Tabi. alışverişi de benim yapmamı takacak değilim. | Open Subtitles | بالتأكيد، لا أمانع بأن أقوم بالتسوق أيضاً |
Neden ikinize de uyan bir elbise bulana kadar alışverişe devam etmediniz, anlamıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أفهم لماذا لم تستمروا بالتسوق حتى تجدوا فستان مناسب عليكما معاً. |
Ondan benim için biraz alış veriş yapmasını rica emiştim. Hepsi bu. | Open Subtitles | . طلبت منه القيام بالتسوق لأجليّ هذا كل ما في الأمر |
Eğer Birleşik Devletler'deki her bir yetişkin alışveriş alışkanlığında ufacık bir değişiklik yaparsa, bu tür lojistik sorunlar oluşmadan önce bile her birimiz, tüketici olarak harekete geçebiliriz. | TED | حتى قبل تنفيذ أي أنظمة سوقية يستطيع كلاً منا أن يأخذ خطوة الآن إذا قام كل شاب أمريكي بتغير بسيط في سلوكه بالتسوق. |
Evden dışarı çıkıp alışveriş yapmak istiyoruz, diğer insanlarla buluşmak istiyoruz. | TED | نريد أن نخرج من منزلنا ونقوم بالتسوق ونقابل اشخاصا اخرى |
Bayiye girerdik, annem alışveriş yaparken babam otururdu. | TED | كنا ندخل وكالة البيع حيثُ كان أبي يجلس في حين تقوم أمي بالتسوق |
Her aileye çok kullanımlık torba veriyoruz ve alışveriş yapıyorlar, sadece ücret ödemiyorlar. | TED | فنقوم بإعطاء كل عائلة حقائب قابلة لإعادة الاستعمال ونسمح لهم بالتسوق من دون أن يدفعوا أي شيء. |
alışveriş mi yoksa hayır gezmeleri mi? | Open Subtitles | ماذا بشأنك، هل تقومين بالتسوق أم بالتنزه؟ |
Ve çoğu alışverişimizi Askeriyedeki alışveriş merkezinden yapacağız. | Open Subtitles | وفوق كل ذلك، أنصحكن بالتسوق من المحال الكبرى |
alışveriş yapmayı severim. Bunun da keyfini kaçırma. | Open Subtitles | أرجوك، إني استمتع بالتسوق فلا تفسد علي هذا أيضا |
Bugün alışveriş yapmadığım için bana biraz kızgın. | Open Subtitles | إنه متضايق فقط لأني لم يكن لديّ وقت لأقوم بالتسوق |
Ben de sizin bu mağazadan daha önce hiç alışveriş yapmadığınızı görebiliyorum. | Open Subtitles | أستطيع أن أرى لديك أبدا بالتسوق في مخزن من قبل. |
Aslında, alışverişi genellikle Kanada'da yaparım. | Open Subtitles | في حقيقة الأمر أنا عادةً ما أقوم بالتسوق هناك |
Hayır, ben sadece bu manav alışverişi ile gerçekten çok meşguldum. | Open Subtitles | لم أفعل هذا؟ إنني فقط كنت مشغولة بالتسوق |
alışverişi seviyorum. Özellikle kendi paramla yapmadığımda. | Open Subtitles | أنا أستمتع بالتسوق وبالأخص أنه ليس من أموالي. |
Adam politik bir toplantıda konuşma yaparken, karısı da alışverişe çıkmış. | Open Subtitles | لقد كان يتحدث فى الاجتماع السياسى وهى كانت تقوم ... بالتسوق. |
Ama gitmemiz lazım, alış veriş yapmalıyız. | Open Subtitles | لكن يجب أن نذهب، يجب أن نقوم بالتسوق لقد نسيت ذلك |
- Evet. Yemeğimi yapıyor, evimi temizliyor, alışverişimi yapıyor, al sana dizi. | Open Subtitles | يطبخ طعامي، ينظف منزلي، يقوم بالتسوق عني، وما شابه |
Trish birazdan inecek. Çocuk için iyi alışverişler. | Open Subtitles | تريش ستنزل حالاً تمتعوا بالتسوق لأغراض الطفل |
Mutfak Alışverişini yapıyor. | Open Subtitles | تذهب لألتقاط الملابس من التنظيف الجاف و تقوم بالتسوق لشراء الطعام |