Ve lisansını kaybedebilir ve kaçakçılık için cezai yaptırımla karşı karşıya kalabilir. | Open Subtitles | وقد يخسر رخصته ويواجه تُهمًا جنائية تتعلق بالتهريب. |
Buranın kaçakçılık, insan ticareti gibi garip ve benzer işlerle alakalı olduğunu düşünüyorlar. | Open Subtitles | انهم يعتقدون ان هذا مرتبط بالتهريب الاتجار بالبشر وأشياء ممتعة اخري |
Bilal'ı kaçakçılık yaparken suçüstü yakaladığımızda onu Larssen'e karşı kullanabiliriz. | Open Subtitles | بمجرد أن نمسك بلال متلبس بالتهريب نجعله ينقلب على (لارسّين) |
Seni Kaçakçılıkla suçlayabilirler ki, bu da hapis cezası demek olabilir. | Open Subtitles | يمكنهم اتهامك بالتهريب مما يعني سجن حقيقي |
Kaçakçılıkla hüküm yemek istemezlerse casusluk ve komployla suçlayacağız. | Open Subtitles | إذا لم يتم إتهامهم بالتهريب ، فسيتم إتهامهم بجرائم التجسس والتآمر |
- Biri gemimde kaçakçılık yapıyor. | Open Subtitles | شخص ما يقوم بالتهريب علي سفينتي |
- Biri gemimde kaçakçılık yapıyor. | Open Subtitles | شخص ما يقوم بالتهريب علي سفينتي |
Beyaz kadınlar kaçakçılık yapmaz. | Open Subtitles | الفتيات البيض لا يقمن بالتهريب |
kaçakçılık yapıyoruz. | Open Subtitles | نحن نقوم بالتهريب |
kaçakçılık işinde. | Open Subtitles | يعمل بالتهريب غالباً |
Ruger çoktan ortadan kayboldu, Griswold da Dışişleri Bakanlığının kendisini Fisher'ın kaçakçılık ve hırsızlık yaptığı şüphesi üzerine görevlendirdiğini itiraf etti. | Open Subtitles | لقد إختفى بالفعل، ولقد إعترفت أنّها كانت تعمل لحساب وزارة الخارجية، الذين إشتبهوا في (فيشر) بالتهريب والسرقة |
Tünellerden kaçakçılık yapıyorsun. | Open Subtitles | أنفاقك الخاصة بالتهريب |
Ve kaçakçılık için kavşak nokta burası. | Open Subtitles | و هذه منطقة معروفةٌ بالتهريب. |
- Beni Kaçakçılıkla suçluyorlar. | Open Subtitles | إنهم يتهمونني بالتهريب ما هذا ؟ |
Kaçakçılıkla başlamamız gerek bence. | Open Subtitles | و بالتهريب يجب أن نبدأ |
Harika, tabii ki Gerard'ın Kaçakçılıkla suçlanıyor olmaması dışında. | Open Subtitles | رائع, عدا لحقيقة أن (جيرارد)لم يُتهم بالتهريب. |