Buna paralel olarak, Seymour Papert, 2002'de Maine hükümetinin her çocuğa bir dizüstü sağlanmasının yasalaştırmasını sağladı. | TED | بالتوازي مع هذا، أقنع سيمور بابرت حاكم ماين بالتشريع لحاسب محمول لكل طفل عام 2002. |
Beyin bu bilgi parçacıklarını paralel bir şekilde işlemeye başlıyor, bir kısım sorular soruyor ve birleşik bir zihinsel model çıkarıyor. | TED | الدماغ يعالجه بالتوازي مع حزم المعلومات يطرح مجموع من الأسئلة الكلية ليصنع نموذج عقلي موحّد |
Her şey düzgün olsun isterim. Birbirine paralel yani. | Open Subtitles | أَحْبُّ إبْقاء الأشياءِ مباشرة، تَعْرفُ، بالتوازي خطوط. |
Bak, M Teorisine göre bizim evrenimize paralel evrenleri saptamak amacıyla... belirlenmiş bir sayı var. | Open Subtitles | أنظر ، طبقا ً لنظرية إم هناك عدد ثابت من الأبعاد البديلة موجودة بالتوازي مع كوننا الحالي |
paralel olarak bir süre dönecekler ve her şey hazır ve kontrol altında olduğunda, ayrım ortadan kaldırılacak, ve demetler, BHÇ makinesinin etrafında dört noktada çarpışacaklar. | Open Subtitles | سوف يدوران بالتوازي لفترة من الوقت وعندما يكون كل شيء جاهز وتحت السيطرة الفاصل سيتم إزالته |
Bayır boyunca adam yerleştirecekler, bu yüzden yola paralel taşra yolunu kullanacağız. | Open Subtitles | سيتمركز الجميع عبر الحافة كي ندعم الريف بالتوازي |
Bir müzisyen, bir şair kimsenin yapmadığı paralel park işini yapabilir. | Open Subtitles | إنه موسيقي وشاعر وهو بارع جدا في ركن السيارة بالتوازي |
Ben paralel park yapacağım sen de hapını yutacaksın. | Open Subtitles | سوف أركن بالتوازي وأنت سوف تبتلع هذه الحبة |
Bu paralel ve bağımsız olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | وهذا يعني انها بالتوازي ومعزولة. |
paralel park yapmam gerekmedikçe. | Open Subtitles | ما دام ليس عليّ الركن بالتوازي. |
paralel parketmede kötüyümdür. | Open Subtitles | أنا سيئة في توقيف السيارة بالتوازي |
Eğer modüller, dizi halinde değil de paralel olarak bağlanırlarsa. | Open Subtitles | اذا النماذج تم الربط بينها بالتوازي |
Sadece şimdi olan, bizimle paralel giden olayları okuyabiliriz en fazla. | Open Subtitles | فقط الأشياء التي تحدث الآن، بالتوازي معنا -بقدر ما نذهب |
Yatay, yürüme ipine paralel olmalılar. | Open Subtitles | يجب أن تكون أفقيّة بالتوازي مع الكابل. |
Kamyona paralel gidiyorsunuz? | Open Subtitles | تقوم بتشغيل بالتوازي إلى الشاحنة. |
- Obama'ya paralel olmak zorundayız. | Open Subtitles | نحن بحاجة إلى بالتوازي مع أوباما. نحن بحاجة إلى... |
Burada paralel hikayelerde yaşayan iki karakterimiz var.. | Open Subtitles | لدينا هنا قصة شخصيتين بالتوازي |
Ve bu sayede, bir paralel gerçekliğin, başka bir uluslararası ekonomik sistemin varlığını keşfettim. Bu gerçeklik, silahlı örgütler tarafından yaratıldı; İkinci Dünya Savaşı'nın bitişinden beri bizimkine paralel olarak varlığını sürdürüyor. | TED | وماذا إكتشفت تلك الحقيقة المتوازية , أن نظام إقتصادي عالمي آخر , يُدار بالتوازي مع نظامنا , المنظمات المسلحة قد كونته وخلقتُه منذ نهايه الحرب العالمية الثانية . |
Çünkü zaman paralel ilerliyor. | Open Subtitles | لأن الوقت يسير بالتوازي |
DNA origmisine baktığınızda, aslında ne olduğunu görebilirsiniz, her ne kadar karmaşık olduğunu düşünseniz de, aslında birbirine paralel bir grup çift sarmaldan oluşuyor kısa zincirlerin bir sarmal boyunca gidip ve sonra bir başka noktaya atlaması sayesinde bir arada tutunuyorlar. | TED | وعندما تنظر الى أوريجامي الحمض النووي يمكنك ان تعي العملية ربما تظن انها معقدة انها مجرد حلزونيات مزدوجة ترتصف بالتوازي وترتبط معاً بواسطة الشرائط القصيرة والتي تمتد من " لولب مزدوج " نحو الآخر لكي تتم عملية الوصل |