Sonra sanırım Port Chester'ın dışına 20 dakikalık otobüs yolculuğum daha var. | Open Subtitles | ثم سيكون لدى 20 دقيقة بالحافلة حتى تجتاز ميناء شيستر |
Elektrik halâ kesik. Onları Otobüsle götür. otobüs yok mu? | Open Subtitles | الطاقة ما زالت مقطوعة عليك أن تنقلهم بالحافلة |
Radyo, bir kamyonun 6 numaralı otobüse hızla çarptığını söyledi. | Open Subtitles | يقول الراديو أن شاحنة طائشة إصطدمت بالحافلة رقم 6 |
Şehrin öbür ucundaki okuluma gitmek için her gün otobüse biniyordum. | Open Subtitles | لأنني كنت مضطراً للّحاق بالحافلة التي كانت تجوب المدينة بأكلمها قبل الوصول للمدرسة |
Rehinelerin ifadesini otobüste alın. Her saniye daha da uzaklaşıyorlar. | Open Subtitles | احصل على بيانات الرهائن بالحافلة, انه يبتعد كل ثانية |
otobüste dikkat edeceğimiz ilk husus her zaman emniyet kemeri takmalıyız. | Open Subtitles | أول قاعدة أمان بالحافلة هي أن تربطوا أحزمة الأمان دائماً |
Yolculuğumuz Otobüsle 1 hafta sürdü ve neredeyse birkaç defa yakalanıyorduk. | TED | إستغرقت الرحلة أسبوعاً بالحافلة وكاد أن يتم القبض علينا عدة مرات |
Şey, öğretmenlerin nasıl her zaman eğer aptalın biri yaramazlık yapmayı kesmezse Otobüsü döndürmekle blöf yaptığını bilirsin ya? | Open Subtitles | حسنا , تعرفين حين يخادعنا المدرّسون بقولهم انهم سيعودون أدراجهم بالحافلة اذا لم يتوقف أحمق ما عن العبث ؟ |
Hiçkimse hiç tanımadığı biri için üç saatlik otobüs turuyla gezmek istemez. | Open Subtitles | لا أحد يريد الذهاب في جولة بالحافلة لثلاث ساعات عن حياة شخص مغمور تماماً. |
İki saatlik bir otobüs yolculuğuydu... ama seni affediyorum. | Open Subtitles | لقد أستغرقت جولتي بالحافلة ساعتين ولكني أسامحك |
otobüs altında kalsam bile seni kollayacağım demiştim. | Open Subtitles | أخبرتك أنى كنت حى حتّى تلقيت بضربة بالحافلة |
Ve şimdi otobüse binmek zorundayız, çünkü az sonra kalkıyor. | Open Subtitles | علينا أن نصعد بالحافلة الأن لأنها ساغادر قريبا |
otobüse çarpan çöp kamyonunu ben sürmüyordum. | Open Subtitles | ولم أكن أقود شاحنة النفايات التي اصطدمت بالحافلة |
otobüse yetişmek istiyorsak yola çıksak iyi olur. | Open Subtitles | يجب أن نرحل الآن إن كُنا نود أن نلتحق بالحافلة. |
Ben hala otobüste birisinin kalması gerektiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | لا زلت أعتقد أنه كان يجب أن يبقى شخص ما، بالحافلة |
Ayrıca otobüste iyi uyumuştum. | Open Subtitles | وكذلك لأنّي حصلتُ على قيلولة أبدية بالحافلة |
Belki de o gün o otobüste olamadığım ve Ben'le yaptıklarım yüzünden kendimi suçladığım içindir. | Open Subtitles | لعدم وجودي بالحافلة معك و لما قُمت به مع بين |
Devlet, okula iki saat uzaklıktaki çocuklar Otobüsle taşınmalı dedi. | Open Subtitles | وقد قالت الولاية إن عليها أن تسافر ساعتين بالحافلة للمدرسة |
Tüm mahalle arkadaşlarım eğitim treni felaketi yaşarken, ben Otobüsle bundan kurtulmuştum. | TED | جميع أصدقائي في الحي كانوا يختبرون تعليماً سيئاً نجوتُ أنا منه عبر رحلة بالحافلة. |
Beni duydun, kocakarı. Ya gazlarsın ya da bu Otobüsü senin beyninle süslerim. | Open Subtitles | أصغي إليّ أيتها القبيحة، انطلقي بالحافلة وإلا سأزخرفها بمخكِ |
Dinle beni, yaşlı cadı. Hareket et yoksa beyninle Otobüsü süslerim. | Open Subtitles | أصغي إليّ أيتها القبيحة، انطلقي بالحافلة وإلا سأزخرفها بمخكِ |
Fakat bir otobüsün size çarpmasının gücüyle kalbiniz ve karaciğeriniz yer değiştirdiğinde, hissediyorsunuz. | Open Subtitles | لكن عندما تجعل قوّة الاصطدام بالحافلة قلبك وكبدك يتبادلان الأماكن ستشعر بهذا |
Bu gece, gece otobüsüne bineceğim. | Open Subtitles | ..أنا سوف أعود الى أتاكي , بالحافلة الليلة |
# Otobüsteki insanlar çiş gibi kokuyor # | Open Subtitles | ♪ الناس الذي بالحافلة, رائحتهم رائحة بول♪ |
Otobüstekiler! Yaşamak istiyorsanız, dediklerimi yapmalısınız. | Open Subtitles | لكل من بالحافلة, إن أردتم أن تعيشوا, فطبقوا ما أقول, |