| - Bebekler Frank. Bir bebek istiyorum. Ama ne zaman sevişsek başın ağrıyor. | Open Subtitles | أنا أريد أن أرزق بطفل و فى كل مرة تدعى أنك مصاب بالصداع |
| Tanrım, dışarısı çok aydınlık, Pencereden dışarı bakınca başım ağrıyor. | Open Subtitles | يإلهي، الضوء ساطعٌ بالخارج مجرد النظر عبر النافذة يصيبني بالصداع |
| Pencereyi de ört. O kuş başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | وأغلقي النافذة ذلك الطائر يصيبني بالصداع |
| Filmlerden hoşlanmıyorum. Başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | لا أحب الأفلام, فهي تجعلني أشعر بالصداع. |
| Sen insanlarımızın yulaf ekmeği yedikleri günlere dönmesini istiyorsun bu onlara baş ağrısı vermemiş miydi? | Open Subtitles | هل تريد قومنا أن يعودوا لأكل القمح مجدداً ؟ الذي يصيبهم بالصداع ؟ |
| Neden... sadece meraklandım, bundan konuşuyoruz, çünkü başıma ağrı girdi. | Open Subtitles | و لماذا, انا اشعر بالفضول, نحن نتحدث عن هذا؟ لأنه يصيبني بالصداع. |
| Sen başımı ağrıtıyorsun. | Open Subtitles | أنت التي تصيبيني بالصداع أنت الذي تصيبني بالصداع |
| Anlıyor musunuz? Bazen dışarı çıkar, koklarım. Başımı ağrıtır, o derece kötüdür. | Open Subtitles | ان رائحتها تصيبنى بالصداع وهذا شىء سيىء. |
| - Hadi, tükür şunu! Başım ağrıyor... - Ama güzel! | Open Subtitles | ـ هيا، الفظيها، لقد اصابتنى بالصداع ـ إنها جيدة |
| Hayır sadece başım ağrıyor. Baktırmak istedim. | Open Subtitles | لا, أنا أشعر بالصداع أريد أن أقوم بالفحوصات اللازمة |
| Başım ağrıyor. Uzanmam senin için sorun olur mu? | Open Subtitles | أشعر بالصداع هلا تمانعين إن أضطجعت هكذا ؟ |
| Söndür dostum. Ben de içerdim ama başım ağrıyor. | Open Subtitles | دخنها , صديقي كنت لأفعل هذا أنا أيضاً , لكنني أصاب بالصداع |
| Ama şimdi çok beyaz oldu, başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | لقد أصبحت شديدة البياض حتى أنها تصيبني بالصداع |
| Kes konuşmayı. Ağzından çıkanlar başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | توقّفي عن السرد، فكلماتك تصيبني بالصداع. |
| Sakın zaman yolculuğunu açıklamaya çalışma. Hiç anlamadım, ve her seferinde başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | لا تحاولوا تفسير السفر عبر الزمن، إنّه غير منطقي ويصيبني بالصداع دوماً. |
| Tatlım, bu çok tatlı ama bu gece değil. Hepimizin baş ağrısı var. | Open Subtitles | يا عزيزي، إنَّ هذا رائع، لكن ليس اليوم فنحن جميعاً مُصابين بالصداع |
| Nefes alışlarım sıklaşıyor ve başıma öyle bir ağrı giriyor ki! | Open Subtitles | وأشعر اننى لا استطيع ان اتنقس ويصيبنى كل ذلك بالصداع |
| Sen başımı ağrıtıyorsun. | Open Subtitles | تثيرني صداع أنت الذي تصيبني بالصداع |
| Bazen dışarı çıkar, koklarım. Başımı ağrıtır, o derece kötüdür. | Open Subtitles | ان رائحتها تصيبنى بالصداع وهذا شىء سيىء. |
| Bir kadeh daha içersen başın ağrır. | Open Subtitles | اذا كان لديك كأس أخرى ستصابين بالصداع |
| Başı ağrıyordu, kendi gibi davranmıyordu. | Open Subtitles | كان يصاب بالصداع لم يكن يتصرف على سجيته |
| Ne zaman başım ağrıyormuş gibi yapsam kullanıyorum, ... acayip işe yarıyor. | Open Subtitles | أستعمله كل مره أريد التظاهر بالصداع إنه يعمل كالسحر |
| - O bir oyuncak sadece. Başı ağrımaz. | Open Subtitles | لا, هو مجرد دمية, و لا يصاب بالصداع |
| Para konusu açılınca başıma ağrılar giriyor. | Open Subtitles | كل هذا الحديث عن المال أصابني بالصداع النصفي |
| Ardından başları ağrımaya başlayacak... Sonra giderler. | Open Subtitles | وسوف يصابون بالصداع وسيفقدون إهتمامهم بنا |
| Tamam, sizi ayırıyorum. Başımı ağrıttınız. | Open Subtitles | حسناً، سأفرق بينكما فأنتما تتسببان لي بالصداع |
| Ben sadece şunu söyleyebilirim, aşk başını ağrıtabilir, mideni bulandırabilir, ölümcül bir hastalık. geçiriyor gibi hissettirebilir, ama kahvaltı etmene mani olamaz. | Open Subtitles | كل ما استطيع قوله هو ان الحب يمكن ان يكون يهذه الطريقة يجعلك تشعر بالصداع , تشعر بالاشمئزاز تحس بان لديك مرض قاتل لكن ذلك ليس سبباً لعدم تناول الافطار |