Bölge ailelerle dolu. Etrafta yüzlerce çocuk olmalı. | Open Subtitles | المنطقة مليئة بالعائلات هناك المئات من الأطفال |
Bende, bu yüzden ailelerle buluşmadan önce bir kişiye söylemeliyim. | Open Subtitles | وكذلك أنا، لهذا يجب علي أن أخبر أحد الأشخاص قبل أن نلتقي بالعائلات |
Buradan 3 km ötede, trapez yapan mutlu ailelerle dolu bir lunapark var. | Open Subtitles | على بعد ميلين توجد حديقة ملاهي مليئة بالعائلات السعيدة الذين يؤرجحون الأراجيح |
"Peki siz ailelerin hayatta kalmaya yiyecekleri olmamasını onaylar mısınız?" | Open Subtitles | " وهل تعترف بالعائلات "التي تضورت جوعاً بدون طعاماً يبقيهم احياء" |
Biliyorum bu çok acı verici Cara ama ailelerin ne kadar kötü olduğunu görüyor musun? | Open Subtitles | (أعلمأنهذامؤلمٌ،(كارا ، ولكنّ الآن ، إتضحت لكِ الحقائق السيئة بالعائلات.. |
Buna karar vermek ailelere düşer, değil mi dedektif? | Open Subtitles | حسناً، هذا الأمر متعلّق بالعائلات أليس كذلك؟ |
Burası ailelerle dolu. | Open Subtitles | هذا المكان ممتلى بالعائلات |
Jordan ailelerle dolu bir marketteki bombayı etkisiz hale getirmesi istenen bir çocuk. | Open Subtitles | جوردن) فتي في الثانية والعشرين من العمر) طُلب منه نزع فتيل القنابل تُركت بمتجر ملئ بالعائلات |
Görünüşe göre bizim durumumuzdaki ailelere yoğun bir ilgi var ve ben de buna katkı sağlamak istemiyorum. | Open Subtitles | ويمكن أن يؤذينا نحن أيضاً أعتقد أن هناك الكثير من الاهتمام ...بالعائلات كعائلتنا, وأنا |
Tüm o insanlara, tüm o ailelere olanları ve seni bunun içine atamam... | Open Subtitles | وما تفعله بالناس -وما تفعله بالعائلات -لست مهتمة |
Elbette Sör Francis, kendisi gibi, servetleri aileden miras kalmamış parasını kendisi kazanmış yeni ailelere de kucak açıyor. | Open Subtitles | بالتأكيد السيد (فرانسيس) يرحب بالعائلات الجدد التي تكون ثروتها مثل ثروته صُنعت، وليست عن طريق الوراثة |