O zaman, kemiklere zarar vermeden, nasıl kaldırabileceğimi öğreneceğim. | Open Subtitles | بعدها سأعرف كيف أزيله بدون الإضرار بالعظام |
Osteopeni var. Kemikleri kolunu tamir edemeyecek kadar ince. | Open Subtitles | لديه تكلس بالعظام عظمه أرق من أن يحل هذه المشكلة |
Tekerleklerin üzerinde bulduğun kemiklerle alakalı bir şeyler bulabildin mi? | Open Subtitles | هل وجدت شيئاً ذا صِلة بالعظام التي وجدتها في عجلات القطار؟ |
Eğer bizi buradan çıkarırsan sana bir sürü kemik veririm | Open Subtitles | إذا أخرجتنا من هنا سأعطيك كومة كبيرة مليئة بالعظام |
Evet. Mineral kaybına bak, özellikle de büyük Kemiklerdeki. | Open Subtitles | أجل، لاحظي التنقية، خاصة بالعظام الكبيرة |
Bu yüzden, bozuklukları kemiğe kaynaştıran bir elektrokimyasal tepkime oluşmuş. | Open Subtitles | لذا كان هناك تفاعل كهروكيميائي قام بصهر القطع النقدية بالعظام. |
Kasların tekrar kemiklere tutunması için. hayır, ara filan veremezsin. | Open Subtitles | تعرفين, ندع العضلات تعيد التصاقها بالعظام |
Her sabah çukurun yanında çalışırken ...küreğim kemiklere ve kafalara çarpardı. | Open Subtitles | اعتدت كل صباح أن أعمل في الحُفَر كان رفشي يرتطم بالعظام والجماجم |
Kemikleri üzerinde işaretler, kemiklere bağlı, kanat çırpmayı etkinleştirecek kadar kasları olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | العلامات على عظامها تدل على وجود عضلات ملتصقة بالعظام كافية لجعلها قادرة على الرفرفة |
Kemikleri hasara bakılırsa aynı güç profiline sahip iki ayrı bıçak. | Open Subtitles | إستناداً على الضرر بالعظام لدينا نصلين مختلفين و لكن مع نمط قوة واحد |
Oturma odanız çöktü ve kızılderili Kemikleri ortaya çıktıysa, 2 ye basın. | Open Subtitles | إذا ظهرت بالوعة مملوءة بالعظام الهنديّة في غرفة معيشتكم، اضغط 2 |
Bir tarafınızda derin bir çukur var kemiklerle, küllerle ve şeytani şeylerle dolu. | Open Subtitles | على أحد جانبيكِ حفرة عميقة مليئة بالعظام والرماد وأشياء جهنميّة. |
Bir tarafınızda derin bir çukur var kemiklerle, küllerle ve şeytani şeylerle dolu. | Open Subtitles | على أحد جانبيكِ حفرة عميقة مليئة بالعظام والرماد وأشياء جهنميّة |
Konu spordan açılmışken sana bir sorum var. - Biraz kemiklerle alakalı. | Open Subtitles | أتعلمين، بالحديث عن الرياضة، لديّ سؤال من أجلكِ، وله علاقة بالعظام. |
Oğlandan geriye kalan tek şey masa dolusu kemik. | Open Subtitles | كا ما تبقى من هذا الصبي هو طاولة مليئة بالعظام |
Ama osteopeninin sebebini bulabilirsek kemik hasarını önleyip ameliyatı yapabiliriz. | Open Subtitles | لكن إن عرفنا ما يسبب تكلس العظام يمكننا عكس الضرر بالعظام ثم نجري الجراحة |
Ekvatorun güneyinde, kemik insanlarıyla kemik işleri. | Open Subtitles | جنوب خط الاستواء القيام بأمور خاصّة بالعظام مع أناس لديهم عظام |
Örnek alıp labaratuvara göndereceğim Kemiklerdeki hasarla eşleşiyor mu diye baksınlar. | Open Subtitles | سآخذ عينات وأجعلهم يُرسلونها إلى المُختبر لمعرفة ما إذا كان الحامض يُطابق الأضرار التي لحقت بالعظام. |
Kemiklerdeki yaraları açan kuvvet 24 Newtonmetreydi. | Open Subtitles | القوه اللتى إستخدمت لعمل الإصابات - بالعظام تكون 24 نيوتن /متر |
Kalkanla mızrağın, kılıç ve kemiğe denk gelmekle, etle kana bürünüp çarpışacağı o ana. | Open Subtitles | هذه المره تتسم بأشتباك الدروع بالرماح السيوف بالعظام و اللحم بالدم |
İddia makamının suça dair teorisi kemikte yabancı maddeyi içermiyor. | Open Subtitles | نظرية الإدعاء حول الجريمة لم تتضمن الأمور الخارجية المتعلقة بالعظام |
Aslına bakarsanız, bu teoriyi destekleyecek yeterli veri bulunmuyor ama ben somut şeylere bakarım. | Open Subtitles | حسناً، بالتأكيد ليس لدي بيانات كافية في مجال عملي لدعم هذه النظرية، لكني متخصصة بالعظام. |