Bu arada buza yatırılmış üzümlü soda ve ayı postu bizi bekliyor. | Open Subtitles | بالمناسبة، لديّ صودا بالعنب مثلجة مع سجادة جلد دب في الانتظار حقًا؟ |
Bana bir tane daha üzümlü soda getirir misin? | Open Subtitles | انت.هل تمانع ان تحضرلي علبة اخرى من الصودا بالعنب |
Hadi şimdi git de, genç bayana üzümlü sodasını götür. | Open Subtitles | الان اذهب وخذ الصودا بالعنب للسيدة الشابة لازلت اعتقد انه سيساعد |
Belki bir küvete üzüm doldururum ve üzerlerine oturup hepsi ezilene kadar dönerim. | Open Subtitles | ربما أحصل على حوض ممتلئ بالعنب أجلس بحوض العنب و أتناوله حتى انتهى منه كله |
Vay canına, neredeyse bir üzüm bağı kadar üzümü silip süpürdün. | Open Subtitles | واو، لقد تم اعادة صقلك مثل حديقة مليئة بالعنب Wow, you just polished off like a vineyard-worth of grapes. |
Yine de İskoçya'da güzel bektaşi üzümleri yiyoruz, değil mi Bay Ruskin? | Open Subtitles | ومع ذلك نستمتع بالعنب الرائع في اسكتلندا اليس كذلك سيد راسكين؟ |
Kötü üzümler alan ve horlayan birine göre süpersin yani. | Open Subtitles | أنت صيد حقيقي بالمقارنة لشاب ما يغط في نومه وثلاجته مليئة بالعنب السيء |
Evet, ama verdiğin üzümlü soda sayesinde oldu bu da. | Open Subtitles | نعم.لكن انت اعطيتها الصودا بالعنب الذي جعل هذا يحدث |
üzümlü gazoz, siyah çay ve bir kaç damla çükündür suyu. | Open Subtitles | صودا بالعنب ، وشاي أسود والقليل من عصير الشمندر |
En son ne zaman beyaz bir bayan portakallı ve üzümlü sodanızı yere döktükten sonra ortalığı silip süpürdü? | Open Subtitles | متى كانت آخر مرة رجل أبيض ازال قمامتك بعدما رميت الصودا الخاص بك أو الصودا بالعنب في الأرض؟ |
Sadece artık üzümlü gazozumu burası yerine evdeki koltuğuma uzanıp içeceğim. | Open Subtitles | على أيّة حال، أنا لن أكون عديمَة الفائدة وأحاول أن لا أشرب صودا بالعنب على الأريكة في المنزل بلاً من هُنا. |
Evet, oradaki. Ayrıca üzümlü çörek. | Open Subtitles | أجل، تلك القطعة، وكذلك فطيرة بالعنب. |
üzümlü yemedik ama. | Open Subtitles | ولكن ليس بالعنب |
Pekala, üzümlü soda geliyor. | Open Subtitles | حسناً، صودا بالعنب حالاً |
Evet, bir tane üzümlü pizza, lütfen. | Open Subtitles | أجل، بيتزا بالعنب من فضلك |
üzümlü sodayı ona götürme. | Open Subtitles | يجب ان تحضرها للصودا بالعنب |
Belki bir küvete üzüm doldururum ve üzerlerine oturup hepsi ezilene kadar dönerim. | Open Subtitles | ربما أحصل على حوض ممتلئ بالعنب أجلس بحوض العنب و أتناوله حتى انتهى منه كله |
İşin aslı şu ki sen üzüm sodası içiyorsun ki normalde asla içmezsin. | Open Subtitles | حقيقة، أنت تشرب صودا بالعنب لا تشربها أبداً |
Ama çok sever üzümü. | Open Subtitles | انه مولع جدا بالعنب |
Şarap üzümü getir. | Open Subtitles | أحضري لي نبيذ بالعنب |
Belki de üzümleri ayaklarıyla eziyorlardır. | Open Subtitles | ربما من هناك يأتون بالعنب |
Aslında üzümleri soracaktım. | Open Subtitles | في الواقع, يتعلق بالعنب. |
- üzümler hâlâ sende mi? | Open Subtitles | - ألا زلت تحتفظ بالعنب ؟ - آه .. |
O kadar üzümle doldular ki... onları bir kupaya sıktım ve Firavun'a sundum. | Open Subtitles | لقد أصبحوا مثقلين جدا ً بالعنب لدرجة انني عصرتهم في كأس و قدمته الي فرعون |