Örneğin, hava tahmini için ilk deneme böyle yapılmış ve başarısız olmuştu. | TED | فمثلًا، لقد كانت هذه أول محاولة لاستنتاج الطقس وباءت بالفشل. |
Bir İtalyan STK (Sivil Toplum Kuruluşu) için çalıştım ve Afrika'da kurduğumuz her bir proje başarısız oldu. | TED | كنت أعمل لإحدى المنظمات غير الحكومية الإيطالية، و كل مشروع من المشاريع التي أقمناها في أفريقيا قد باء بالفشل. |
Fütürist kelimesinden oldum olası gergin olmuşumdur. çünkü, tahmin edemediğinizden dolayı başarısızlığa mahkummuşsunuz gibi oluyor. | TED | ولطالما كنت قلقا حول مصطلح مستقبلي، لأنه يبدو أنك محكوم بالفشل لأنك لا تستطيع فعلا التنبؤ به. |
başarısızlığa... .. .mahkûm bir ilişki için hayatımın birkaç senesini daha harcamamı istiyorsun. | Open Subtitles | أنت تريدني أن أضيع عامين من حياتي على علاقة محتمة بالفشل |
Kuşların, su üstündeki benzer tüm canlılara yaptıkları hamleler başarısızlıkla sonuçlanıyor. | Open Subtitles | كل المحاولات لنقل الطيور لبيئات متشابهة من الماء باءت بالفشل |
Daha uzun sürenlerde oldu: beş yaşından 15 yaşına kadar, bu sözde benim yan işim olacaktı, ve sonunda başarısızlık duygusuna yol açtı. | TED | وعندي اشياء عاشت طويلة منها من عمر خمسة الي عمر 15 وكان من المفترض ان تكون مهنتي الجانبية وقادت الي إحساس بالفشل. |
Bali hükümetinin desteğini almak için yaptığımız ilk girişimler başarısız oldu. | TED | بائت أول محاولة لنا في اقناع الحكومة في بالي بالفشل. |
Ancak trajedi beni, bir ebeveyn olarak başarısız olduğuma ikna etti ve bugün beni buraya getiren şey kısmen bu başarısızlık duygusu. | TED | لكن المأساة جعلتني أثق بأنني فاشلة كـأم، وهذا الشعور بالفشل هو أحد الأسباب التي جاءت بي هنا اليوم. |
başarısız olduğumuzu hissettik, böyle söyleyebilirim. Onlar bütün yıl onu ararken biz sadece izlemiştik. | TED | كيف يمكنني وصف أحاسيسنا، شعور عميق بالفشل إن أمكنني القول، لأننا شاهدنا ذلك العام بأكمله في حين كانوا يبحثون عنها. |
Öyle bir durumda görevimiz büyük ihtimalle başarısız olacak. | Open Subtitles | في تلك الحالة، احتماليات مهمتنا كانت ستبوء بالفشل. |
Görünüşe göre müzakereler başarısız olmuş, Elçi. | Open Subtitles | يبدو أن مفاوضاتك باءت بالفشل, أيها السفير. |
İsyanı başlatmak için ilk kuvvet toplama girişimimiz başarısızlığa uğradı. | Open Subtitles | محاولتنا الأولى في حشد القوات باءت بالفشل |
"Confessor Ana'nın saf kalbi attığı müddetçe Gardiyan başarısızlığa mahkûmdur." | Open Subtitles | "طالما أنّ قلب المؤمنة النقيّ نابضاً بالحياه فـ"الصائن" ملعونٌ بالفشل." |
Seni hayatta başarısızlığa mahkum ediyor, çünkü | Open Subtitles | انها تحكم على حياتك بالفشل لأنه لا يمكنك البقاء مستفيداً |
Her ne dolap çeviriyorsan başarısızlığa mahkum, o yüzden kalsın. | Open Subtitles | مل ما تجري ورائه ينتهي بالفشل لذالك , لا , شكراً لك |
Aslında başarısızlıkla, asilikle ve kötü davranışlarla lekelenmiş durumda. | Open Subtitles | في الحقيقة، إنه ملطخ بالفشل بلا أدنى شك، العصيان والجنحة. |
On kutup ayısı avından dokuzu başarısızlıkla sonuçlanır. | Open Subtitles | تسعٌ من أصل عشر محاولات صيد تنتهي بالفشل |
Ama her seferinde keşif gezileri başarısızlıkla, hatta ölümle sonuçlandı. | Open Subtitles | لكن مرة بعد مرة ، إنتهت البعثات بالفشل و حتى بالموت |
Ama hatırlatmak isterim ki, bilimde başarısızlık diye bir şey yoktur. | Open Subtitles | لكني أود تذكيركم أنه في مجال العلم لا يوجد ما يسمى بالفشل |
Bu da projenin tüm amacını boşa çıkarıyor. | Open Subtitles | حيث قد يتسبًب ذلك بالفشل الذريع للمشروع بأكمله |
Bir numaralı beceri başarıyı farketme ve başarısızlığı farketme becerisidir. | TED | المهارة رقم واحد هو القدرة على التعرف على النجاح والقدرة على الاعتراف بالفشل. |