Beni aramaya geldiğinde yeniden o korkmuş genç kıza dönüverdim. | Open Subtitles | حين أتيت بحثًا عنّي أصبحت فجأة تلك المراهقة الفزعة ثانيةً |
Okuluma bela aramaya gelen zavallı ruh için büyük bir acıma duygusu hissediyorum. | Open Subtitles | أشعر بغصّة من الشفقة تجاه هؤلاء المساكين الذي جائوا لمدرستي بحثًا عن المتاعب |
Ormanlarda Elf'leri aramaya kaçan genç bir Hobbit'i hatırlıyorum. | Open Subtitles | إنِّي أتذكر الهوبيت الشاب الذي كان دائمًا يجري بحثًا عن الجن |
İnsanların sağlık hizmetlerine dair neyi öğrenmek istedikleri konusunda bir araştırma çalışması yürüttüm. | TED | الخريف الماضي، أجريت بحثًا لكي استنتج ماذا يريد الناس معرفته عن رعايتهم الصحية. |
Bu mezgitleri kuzeye gitmeye ve daha soğuk bölgeleri aramak için yayılmaya zorlayan nedenlerden biri olabilir. | TED | وقد يكون ذلك أحد القوى التي تدفع البلوق للاتجاه شمالًا، والانتشار بحثًا عن مناطق أكثر برودة. |
Gece gökyüzünü tarayarak uzak yıldızların etrafında yeni dünyalar arıyor. | Open Subtitles | يمسح سماء الليل بحثًا عن عوالم جديدة حول النجوم البعيدة |
Onu oturtup NSA sunucularında sahte bir arama yapacaksın. | Open Subtitles | تُجلسه و تُجري بحثًا تمويهيًا على خادوم وكالة الأمن الوطني |
Ve onlar da cesedi bulmak için bir araştırma başlatabilirler. | Open Subtitles | لذا يمكن أن يبدءوا بحثًا حتى يمكنهم أن يجدوا الجثّة |
Ormanlarda Elf'leri aramaya kaçan genç bir Hobbit'i hatırlıyorum. | Open Subtitles | أذكر أنّك كنتَ هوبيت يافعًا يركض دائمًا في الغابة بحثًا عن الجنّ |
Evet, geç gelir. Kızımı aramaya çıktığı için. Kızım şu anda kayıp olduğu için, evet. | Open Subtitles | أجل، يتأخّر حتّى هذه الساعة بحثًا عن ابنتي طالما هي مفقودة، أجل |
Artık tavşanları bırakıyorlar ve onun yerine daha tehlikeli bir av aramaya koyuluyorlar. | Open Subtitles | الذئاب تركت الأرانب و شأنها الآن و انطلقت بحثًا عن طرائد أخطر من سابقتها بكثير |
Ben seni korurdum çünkü sevgilinin polis olduğunu artık bildiklerine göre bu adamlar seni aramaya gelecektir. | Open Subtitles | وأنا أريد أن أحميك لأن هؤلاء الرجال سيأتون بحثًا عنك الآن يعلمون أن صديقك كان شرطيًا |
Seni aramaya gelmeyebilirler ama benim için kesin gelirler. | Open Subtitles | لعلّهم لن يأتوا بحثًا عنك، لكنّهم سيأتون بحثًا عنّي طبعًا. |
Benim öldüğümü düşünebilirler ama seni aramaya gelecekler. | Open Subtitles | ربما يحسبونني ميّتة، لكنّهم سيجيئون بحثًا عنك. |
Önce, akademisyenler kendi alanlarında bir araştırma yürütür. | TED | أولًا، ينجز كل باحث بحثًا في مجال تخصصه. |
Yemek aramak için, küçük bir yarıktan köklere girer. | TED | يدخل إلى الجذور عبر صدع صغير بحثًا عن الطعام. |
Onu aramak için gelicekler. | Open Subtitles | و حينما لا يقوم بذلك، فإنهم سيأتون بحثًا عنه. |
Curiosity gibi gezginlerimiz, Mars'ın yüzeyini tarayıp, bildiğimiz hayat ipuçlarını ve kökenlerini arıyor. | TED | عرباتنا المتجولة مثل كيوريوسيتي روفر تمسح سطح المريخ، تحفر بحثًا عن أدلة لأصول الحياة كما نعرفها. |
Avlanmaya karar verdikleri zaman bütün ekip uzunca bir av arama yolculuğuna koyulur. | Open Subtitles | حين تنوي الصيد تنطلق الجماعة كاملة في رحلة مطوّلة بحثًا عن الطرائد |
İmkan verilirse, en iyi yemeği bulmak için... ülkeler arasında bile gezinirler. | Open Subtitles | اذا منحوا الفرصة، فأنهم سوف يتنقلون بين البلدان بحثًا عن أفضل طعام. |
Sebastián muhteşem sahneler hazırlıyor altın araması için vadide yüzlerce adam var. | Open Subtitles | مئات الرجال في الوادي يغربلون بحثًا عن الذهب |
Bir enkaz veya ceset bulmaları için sahil güvenliğe haber verdik ama henüz bir şey çıkmadı. | Open Subtitles | أرسلنا خفر السواحل بحثًا عن علامات حطام أو جثّة، ولكن لا شيء حتّى الآن |
Kahverengi saçlı, mavi gözlü bir kızı arıyorlar. Tanıdık geldi mi? | Open Subtitles | بحثًا عن فتاة بنية الشعر زرقاء العينين، أتجدينها مألوفة؟ |