Caddenin kuzeyinde sırt çantalı herkesi durdurmayı öneriyorum. | Open Subtitles | أفترح إيقاف أى شخص بحقيبة ظهر فى الشمال |
Onu sırt çantalı birisiyle gördüm. | Open Subtitles | ورأيته مع شخص, متنزه بحقيبة ظهر |
Hafif kahverengi saçlı, 20'li yaşın ortalarında bir sırt çantalıyla konuşmuş. | Open Subtitles | تمت رؤيته يتحدث مع متنزه بحقيبة ظهر وشعر بني, في منتصف العشرينات |
Ayrıca, 10-14 gün önce Danny bir sırt çantalıyla görülmüş. | Open Subtitles | (أيضاً, تمت رؤية (داني قبل 10 لـ14 يوماً مع متنزه بحقيبة ظهر |
Sağlık görevlilerimiz güneş enerjili bir sırt çantası ile seyahat ediyor ve bu da telefonu şarj edip yedekliyor. | TED | يسافر عمال الرعاية الصحية لدينا بحقيبة ظهر تعمل بالطاقة الشمسية والتي تحافظ على الهواتف مشحونة ومخزنة احتياطيا. |
Harabe bir binaya bir eşya çantasıyla girmek... Belki de katile ödeyeceği parayla doludur. | Open Subtitles | يدخل مبنى ضئيل بحقيبة ظهر ربّما مليئة بالمال ليدفع رسوم القاتل |
Para dolu bir sırt çantasıyla geldi. 25 bini masanın üzerine koyup yüzüğü geri istedi. Yüzük mü? | Open Subtitles | في يوم وفاته، جاء إلى هنا بحقيبة ظهر مليئة بالمال، ووضع 25 ألف على الطاولة وطلب استعادة خاتمه. |
Ağır bir sırt çantası taşıyan bir kız öğrenci. | Open Subtitles | فتاة مُتمَدرِسة بحقيبة ظهر ثقيلة |
Ben bir sırt çantası değilim Hulk. | Open Subtitles | (أنا لستُ بحقيبة ظهر, يا (هـــولــك |