Efendim, lütfen. Sizi ellerinde sapıklık yaptığınız bir kaset olduğunu söyleyerek korkutmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | يحاولون تهديدك بإخبارك أنه بحوزتهم شريطصوتيسُجلتفيه وأنتتنزوإلى.. |
ellerinde tüfeklerle, fırtına gibi içeri daldılar, dükkânda üzerlerinde taşıyabilecekleri ne kadar silah ve çeşitli malzeme varsa çaldılar. | Open Subtitles | اقتحموا المكان مدججين بالبنادق بعد اقتحامهم المكان مع كل الإسلحة التي كانت بحوزتهم |
- 32 kişinin kurtulduğunu söylüyorlar. - Bu demektir ki ellerinde hala rehine var. | Open Subtitles | بلغ عدد الناجين إثنان وثلاثون هذا يعني بأنه ما زال بحوزتهم رهائن |
Evet, ama unuttuysan Dünya'yı tuşlamamızın anahtarı hâlâ onların elinde. | Open Subtitles | لا، لكن في حالة نسيتي مازال بحوزتهم المفتاح للإتصال بالأرض |
Uyduların kontrolünü aldılar. Artık her şey onlara bağlı. | Open Subtitles | لقد تحكموا بالقمر انه بحوزتهم الان والعواصف |
Oğlunu mu kaçırdılar? | Open Subtitles | ابنك بحوزتهم ؟ |
Eğer bu tehdit gerçekse, o halde muhtemelen, Sentox sinir gazını ellerinde bulunduran teröristlerle bu saldırıyı planlayanların aynı kişiler olacağını farkedemedin mi? | Open Subtitles | هل دار بخاطرك أنه إذا كان التهديد حقيقياً, فربما يكون الارهابيون الذين بحوزتهم غاز الأعصاب |
Sanırım kaydın ellerinde olduğu çok açık. | Open Subtitles | أعتقد أنه من الواضح للغاية أن الدليل بحوزتهم |
ellerinde benimle ilgili birşey olmadığı açıktı. | Open Subtitles | حسناً، كان من الواضح أنه لا توجد بحوزتهم أيّة تهمة قاطعة ضدّي |
Şimdi, beni can kulağıyla dinle. Kızın ellerinde. | Open Subtitles | الآن، أريدك أن تسمعني بعناية فائقة بحوزتهم ابنتك. |
2003'te Kaddafi Libya'nın gönüllü olarak tüm materyal, donanım ve programları ortadan kaldıracağını açıkladı ama ellerinde hâlâ bir şeyler var. | Open Subtitles | عام 2003 أعلن القذافي أن ليبيا ستقوم تطوعياً بالتخلص من المواد التجهيزات و البرامج لكنها ما زالت بحوزتهم |
Birkaç arama yaptım. Tayland polisi McQueen'in ellerinde olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | لقد قمت ببعض الإتصالات،شرطة تاهاي قالت أنه ليس بحوزتهم |
Ancak şimdi ellerinde bizi yok edebilecek bir cihaz var. | Open Subtitles | والآن بحوزتهم الجهاز الذي بإمكانه تدميرنا |
Bunu zaten ellerinde olan patlayıcı kimyasallarla birlikte düşününce bomba büyük çapta bir alanı etkileyecek demektir. | Open Subtitles | بالإضافة إلى الكيماويات المتفجرة التي بحوزتهم فنحن بصدد البحث عن منطقة ملوثة واسعة |
Bunu zaten ellerinde olan patlayıcı kimyasallarla birlikte düşününce bomba büyük çapta bir alanı etkileyecek demektir. | Open Subtitles | بالإضافة إلى الكيماويات المتفجرة التي بحوزتهم فنحن بصدد البحث عن منطقة ملوثة واسعة |
ellerinde gerçekten bir hidrojen bombası varsa. | Open Subtitles | إذا كان بحوزتهم قنبلة هيدروجينية |
Jack onların elinde, ve onu geri almak zorundayız. | Open Subtitles | انه بحوزتهم ، و علينا أن نستعيده أنا أدينه بذلك |
Şu anda nükleer bombayı elinde bulunduran teröristlerle yaşıyorum. | Open Subtitles | في الوقت الراهن أنني أعيش مع الإرهابيين الذين بحوزتهم القنبلة النووية |
Onların elinde Dünyanın en güçIü silahı var. | Open Subtitles | في الواقِع، هم بحوزتهم أقوى سلاح في العالم. |
Kız arkadaşımı aldılar. Ona dönmem gerek. | Open Subtitles | إنهم بحوزتهم صديقتي لذا يجب أن أرجع إليها |
Örümcekleri yok etmeden önce zehirlerini aldılar. | Open Subtitles | قبلأنيقوموابتدميرالعناكب، كان بحوزتهم سُمّ مُستخرج |
Oğlunu mu kaçırdılar? | Open Subtitles | ابنك بحوزتهم ؟ |
Kızın bilinen bağlantılarının bir listesine sahipler. | Open Subtitles | إن بحوزتهم قائمة بأسماء شركائها المعروفين. |