Peki,bir Londra dairesinde oturmak o kadar da kötü olmaz heralde. | Open Subtitles | أعتقد أن المعيشة في شقة بلندن لن تكون بذاك السوء هاه؟ |
O kadar da kötü değildi. Biraz gürültülüydü sadece. | Open Subtitles | و لم يكن الأمر بذاك السوء لقد كان الصوت عالي فقط |
Kendine kızmayı bırak. O kadar da kötü değildi. | Open Subtitles | توقفي عن لوم نفسكِ لم يكن الأمر بذاك السوء |
O kadar kötü değildi, gürültülüydü sadece. | Open Subtitles | و لم يكن الأمر بذاك السوء لقد كان الصوت عالي فقط |
O kadar kötü değil. Adam dışarıyı seviyor. | Open Subtitles | الأمر ليس بذاك السوء, إنه رجل يحب الخروج |
Tatlım o kadarda kötü değil. | Open Subtitles | حبيبتي انه ليس بذاك السوء |
O kadar da kötü değil. Hepsini satıyor. | Open Subtitles | أنظر, الأمر ليس بذاك السوء, إنها تبيع كل هذه الأغراض |
Gelip bir denemelisin. O kadar da kötü değil. | Open Subtitles | يجب أن تأتي وتعطيها فرصه انها ليست بذاك السوء |
O kadar da kötü değil Jack. | Open Subtitles | لا عليك , ان الامور ليست بذاك السوء |
Tanışsan o kadar da kötü olmadıklarını görürsün aslında. | Open Subtitles | إنهم ليس بذاك السوء عندما تتعرفين عليهم |
Mektup o kadar da kötü değil, Emily. | Open Subtitles | هذه الرسالة ليست بذاك السوء يا إيميلي |
Yok canım, o kadar da kötü değil. | Open Subtitles | بالله عليك , إنه ليس بذاك السوء |
Yok canım, o kadar da kötü değil. O... Neyse, buna kendim bile inanmadım. | Open Subtitles | بالله عليك , إنه ليس بذاك السوء |
Benim yaşadıklarım O kadar kötü değildi... | Open Subtitles | أعلم أن ما مررت به لم يكن بذاك السوء |
Carol, tatlım, O kadar kötü değil. | Open Subtitles | ياعزيزتي كارول, الأمر ليس بذاك السوء |
O kadar kötü değil. | Open Subtitles | إنه ليس بذاك السوء. |
İlk olarak, O kadar kötü değildi ve sana bu sefer Carl'ın suçu olmadığını söyledim. | Open Subtitles | لم تكن بذاك السوء في البداية -وقد أخبرتك، لم يكن (كارل) هذه المرة -بربك يا (جورجيا ) |
Sen O kadar kötü de değilsin. | Open Subtitles | أنا لستُ بذاك السوء |
- O kadarda kötü değildi. | Open Subtitles | -إنّها ليست بذاك السوء . |