Aptallık yapmak zorundaydın. Sana bir silah doğrultulduğunda bile akıllıca davranamadın. | Open Subtitles | أنت غبى , لا تتصرف بذكاء حتى عندما يصوب عليك مسدس |
Sonunda akıllıca konuştuğumu anlaşıldığımı doğrulamak için kendimi. ona bakmaya zorladım. | Open Subtitles | أخيراً جعلت نفسي أنظر له لأؤكد أننني تحدثت بذكاء وتم فهمي |
Bunu yaparak oldukça fazla eğleneceğiz ve bu bize risk almanın ve gerçektenin akıllı riskler almanın önemini öğretti. | TED | سنحصل على الكثير من المتعة بالقيام به ، ولقد علمنا أهمية المجازفة ، المجازفة بذكاء |
Ve bu arı da akıllı bir şekilde nektarın içine çekilmiş oluyor, ve bir yandan da bacaklarına tozlar yapışıyor, ve oradan bir sonraki çiçeğe geçiyor. | TED | والنحلة كانت بذكاء مستغفلة لأخذ الرحيق وأخذ بعض المسحوق على رجلها وإلى الزهرة الأخرى |
- Yapma... Paul'un dışında kimsenin, bu işi yapacak kadar zeki olduğunu düşünmüyordu. | Open Subtitles | أنه كان يعتقد أنه لا يوجد أى شخص بذكاء بول لى يقوم بسرقته |
Dünyanın her tarafında paravan şirketlerce akıllıca gizlenmiş birçok küçük işyeri var. | Open Subtitles | يملكُ العديدَ من الأعمال الصغيرة مخفيّة بذكاء وراء شركاتٍ وهميّة حول العالم. |
Bu teknolojileri, ülkeden ülkeye geçerken akıllıca değişim için kullanabilir miydik? | TED | هل يمكننا الإستفادة من هذه التكنولوجيا للتبديل بذكاء في أي وقت تسافر فيه من بلد إلى أخرى؟ |
Arı ile çiçek arasında neler döndüğünü biliyoruz, yani, bu arı çiçek tarafından akıllıca manipule ediliyor. | TED | نحن نعرف مابين النحلة والزهرة أن النحلة بذكاء متلاعب بها من قبل الزهرة |
akıllıca çalışın, sonra çok çalışın. Arkadaki bu resim, bu sabahın üçü. | TED | إعمل بذكاء ثم إبذل الجهد في عملك وهذه الصورة أُلتقطت في الثالثة صباحاً |
akıllıca davranıp polislere beni arattığın sırada ne yapıyordum biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعرف ماذا كنت أفعله عندما تصرفت .. بذكاء وجعلت الشرطة تتصلى بى |
Bir yerde çok uzun kalamazsınız. akıllıca olmaz. | Open Subtitles | لا يمكننا البقاء فى مكان واحد مدة طويلة هذا ليس بذكاء. |
Bu arada Galileo bunu çok akıllı bir şekilde, topları lavtasının yaylarından geriye doğru bırakarak yaptı. | TED | قام جاليليو بذلك، بالمناسبة، بذكاء وذلك بدحرجة كرة إلي الخلف على أوتار العود. |
Birincisi, akıllı ve şüpheci olmak. | TED | الشيء الأول أن يكون الشخص متشككًا بذكاء. |
akıllı ol. Ne kazanıyorsun? | Open Subtitles | هيا فكر بذكاء ماذا تربح من وراء كل هذا ؟ |
Ben sadece, bu konuda akıllı olalım diyorum. | Open Subtitles | حسنا, كل ما اريد قوله هو, لنتعامل مع الامر بذكاء. |
Bulaşmak istemeyiz. akıllı ol, bırak gitsin. | Open Subtitles | لا نريد التورّط بذلك بأيّ شكل من الأشكال تصرف بذكاء و انسى الأمر |
Evet, tabi, güçlü olmanın zamanı vardır zeki olmanında zamanı vardır. | Open Subtitles | نعم , حسنا , هناك وقت للذهاب بقوة ووقت للذهاب بذكاء |
Birazdan bizden çok öte zeki bir varlıkla tanışmak üzereyiz. | Open Subtitles | نحن على وشك أن نلتقي كائنًا بذكاء يفوق بكثير قدراتنا |
Hiçbir insan, hiçbir ittifak, hiçbir ulus, hiçbirimiz hep beraber düşünmemiz kadar zeki olamaz. | TED | ولا أي شخص، ولا أي تحالف، ولا أي أمة، لا أحد منا بذكاء أن نفكر جميعنا سوياً. |
O kendini zeka enerji ve göreve... düşkünlüğe verdi. | Open Subtitles | منح نفسه بذكاء وطاقة عاليين وتفانٍ في الواجب |
On bin yıl önce, bugün olduğumuz gibiydik: çağdaş, daha önce görülmeyen Zekâ peşinde. | TED | قبل عشرة آلاف سنة، كنّا كما نحن الآن: ذوات بذكاء حالم ومعاصر يختلف عمّا سواه. |
Bu tarz suçlular genç, sosyal açıdan olgunlaşmamış, ortalama zekaya sahiptirler ve psikopat eğilimleri vardır. | Open Subtitles | هذا النوع من المعتدين يتصف بأنه يافع غير ناضج اجتماعيا بذكاء متوسط مع سمات شخصية عديمة المشاعر |
Birinin saç rengi ile zekası arasında nasıl bir ilişki olabilir? | Open Subtitles | ما شأن لون شعر الرأس بذكاء العقل؟ |
Ben saklanmıyorum, akıllılık ediyorum. | Open Subtitles | لأن هذا أسهل من التورط بالمتاعب أنا لست أختبئ، أنا أتصرف بذكاء |
çok sıradışı ve zekice planlanmış, bir cinayet olduğu anlamına gelir. | Open Subtitles | فهذا يعني أنها جريمة قتل غير عادية تم التخطيط لها بذكاء |