Bütün düşünebildiğim dışarıdaki canavarlardı... ve onlardan birinin gelip kızımın masumiyetini çalabileceğiydi. | Open Subtitles | كل ما كنت أظن فيه هم تلكم الوحوش بالخارج وأنه من الممكن أن يأتي أحدهم ويسرق براءتها |
Onun masumiyetini korumak için yapmayacağım hiçbir şey yoktur. | Open Subtitles | لا يوجد ما لا يمكنني فعله لأتأكد من براءتها السعيدة |
Yani kız hem kollarını kullanma yetisini hem de masumiyetini kaybetti. | Open Subtitles | اذن.. فقدت سيطرتها على ذراعيها و براءتها |
daha kötü bir kaderle yüzleşti. Hapishaneden kocasına Masum olsa bile işkence altında itiraf edeceğinden endişe duyduğunu yazdı. | TED | وكتبت لزوجها من السجن، بأنّها تخاف أن تعترف بسبب التعذيب، على الرغم من براءتها. |
Medusa'nın dünyası kararmış, masumiyeti çalınmış, hayatı kökünden değişmiştir. | Open Subtitles | (ميدوسا) باتت محطّمة. فقد سُرقت براءتها. تبدّلت حياتها للأبد. |
Benim görevim. Bizim görevimiz. Ve onun masumiyetini korumak da buna dahil. | Open Subtitles | بل مهمتي، مهمتنا، وهذا يشتمل حماية براءتها. |
masumiyetini yok edeceksin, korumak için savaştığımız her şeyi yok edeceksin. | Open Subtitles | ، سوف تُدمر براءتها كل شيء كُنا نُقاتل من أجل الحفاظ عليه |
Hightower teslim olmak istiyor. Mahkemede masumiyetini kanıtlamak istiyor. | Open Subtitles | (هايتاور) تريد تسليم نفسها تريد أن تثبت براءتها في المحكمة |
Onun saflığını, masumiyetini hep takdir ettim. | Open Subtitles | يعجبني نقائها براءتها |
masumiyetini. | Open Subtitles | براءتها |
- masumiyetini kanıtlayabiliriz. | Open Subtitles | -فقد نثبت براءتها . |
suçlananlardan biri, Mary Easty Masum olduğunu ispatlamak için kiliseye koşmuş. | Open Subtitles | أحد المتهمات, ماري إيستي ركضت للكنيسة لتثبت براءتها |
Üzerine gitmeye devam ediyorum ama kadın ısrarla Masum olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | إنني أتابع الضغط عليها لكنها تصر على براءتها |
Masum olduğunu öğrendim. | Open Subtitles | لقد اكشفت براءتها |
- masumiyeti onu koruyacaktir. | Open Subtitles | براءتها ستحميها - (أجل .. |