Çok bir şey söylenecek kadar büyüleyici değil. | Open Subtitles | انها ليست براقة جدا ليس هناك شئ كثير لأقوله |
Evet. Tabiat becerisi olan perilerin büyüleyici yaşamları, ha? | Open Subtitles | حياة براقة من الجنيات طبيعة الموهبة، إيه؟ |
Buraya büyüleyici yeni bir hayata başlamaya geldim. | Open Subtitles | أتيت هنا لبداية حياة جديدة براقة |
Evren oluştuğunda doğdu, insanlığı ısıttı, ona ışık verdi, renkli ışınlar, titrek alevleri aydınlatıyor, parlak, güçlü ve göz alıcı. | TED | فقد وُلد عندما تم تشكيل الكون، البشرية الرقيقة، أعطته الضوء، وأشعة ملونة تنير وميض جمرة براقة وقوية ورائعة. |
Şimdi buraya geliyor ve beni göz alıcı bir sürtüğe dönüştürmeden önce araya girmene ihtiyacım var. | Open Subtitles | لذلك هي ستأتي الان واحتاج منك ان تتدخلي عندما تحاول ان تلبسني مثل عاهرة براقة |
Dışarıda çok ışık var. Çok parıltılı. Çok parlıyor. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأضواء براقة للغاية،مضيئة للغاية |
Her şey parlak ve güzel, tüm yaratılanlar büyük veya küçük. | Open Subtitles | كل الأشياء جميلة و براقة و كل المخلوقات كبيرة و صغيرة |
O çok güzel ve büyüleyici ve zengin. | Open Subtitles | حسنا، انها جميلة جدا و براقة .. |
Evet, büyüleyici görünüyor. | Open Subtitles | نعم، انها تبدو براقة حقا. |
büyüleyici. | Open Subtitles | انها براقة ذلك. |
Gerçekten büyüleyici değil mi? | Open Subtitles | براقة حقاً، أليس كذلك؟ |
Süper büyüleyici. | Open Subtitles | أنت على حق-- خارقة براقة. |
Başlarda bunu yapmaktan korkuyordum fakat sonrasında fark ettim ki, öyle süslü, göz alıcı bir hayatım yok. | Open Subtitles | في البداية كنت خائفاً لأفعل ذلك ولكن كلما فكرت في ذلك أكثر, أدرك بأن ليس لديَّ حياة فاخرة براقة |
- Gerçekten göz alıcı. | Open Subtitles | انها براقة بالفعل |
Olivia hiç olmadığın kadar göz alıcı görünüyorsun. | Open Subtitles | أوليفا تبدين براقة كعادتك |
Bunlardan bir tane de bende var tek farkı benimkinin parıltılı bir rozetle birlikte veriliyor oluşu. | Open Subtitles | لدي واحدة من هذه شخصيا, باستثناء أن خاصتي تأتي مع شارة فعلا براقة. |
Dördüncü koridorda parıltılı çubuk var. | Open Subtitles | الممر الرابع به ملصقات براقة |
O Kuzey Kutupluların tek büyülü şeyi bir depo dolusu parlak bir şeyler. | Open Subtitles | الشيء الوحيد السحري بأولئك سكان القطب الشمالي، أن تلك الحاوية مليئة بمواد براقة |
Bir de biliyor musun, adını duvara yazmıştık, kocaman parlak harflerle. | Open Subtitles | و تعرف يمكننا أن نضع اسمها على الحائط بأحرف كبيرة براقة |