Bir ay kadar önce, çocuklarımı markete götürmek zorunda kaldım ve bundan şikayet ediyorlardı, çünkü arabaya binmek istemiyorlardı. | TED | منذ حوالي شهر، اضطررت لإصطحاب أطفالي إلى متجر البقالة وكانوا يتذّمرون بشان ذلك، لأنهم لم يرغبوا بركوب السيارة. |
Ben mi? Hayır! Sen kızla beraberdin, ben de bir otobüse binmek zorundaydım. | Open Subtitles | أنت كنت مع تلك المرأة, لذا فكرت بركوب الحافلة |
Bu tamamen doğal, petrol ve zehirli madde içermeyen sörf tahtası balmumu. | Open Subtitles | كل هذ شمع طبيعي ، غير بترولي وغير سام خاص بركوب الامواج |
Kendisi sörf yapmakla çok mu Meşgul? Neden o aramıyor? | Open Subtitles | ماذا ،، أهوَ منشغلٌ جداً بركوب الأمواج ليتصل بي بنفسهِ؟ |
Ata binmeye düşkünlüğü vardı. Belkemiğini kırdı. | Open Subtitles | كانت شغوفة بركوب الخيل لقد كسرت عمودها الفقري |
Hayatım acaba işleri oturtacağın bir adam bulmakta bu kadar zorlanmanın sebebi onlara bilet almadan hız trenine binme izni verdiğin için olabilir mi? | Open Subtitles | أتظنين عزيزتي أن السبب وراء معاناتكِ في إيجاد رجل ٍ تستقرين معه قد يكون بأنكِ تسمحين لهم بركوب القطار الحلزوني دون حاجتهم لشراء تذكرة؟ |
Dağ bisikleti sürmek olsun, kitap okumak olsun ya da bir oyun oynamak olsun farketmez. | TED | لا يهم إن كان الأمر يتعلق بركوب الدراجة على الجبال، أو قراءة كتاب، أو لعب لعبة ما، |
Oh, bahane yaratma. Bisiklete binmek gibi bir şey. | Open Subtitles | لا تختلق الأعذار، فالأمر أشبه بركوب الدرّاجة |
- Bisiklete binmek gibi. | Open Subtitles | ـ هل تملك لياقة بدنية حتى؟ ـ الأمر أشبة بركوب الدراجة |
Geri geri giden roller coaster'a binmek için seni ikna etmeme gerek kalmadı bile. | Open Subtitles | لم أضطر أن أقنعك بركوب قطار الملاهي |
Bir saate kalmaz at binmek isteyeceksin. | Open Subtitles | و في خلال ساعة سترغب بركوب حصان |
Tekneye binmek nasıl şimdi, ha? | Open Subtitles | ما رأيك بركوب القارب الأن، صحيح؟ |
Havaalanında, uçağa binmek üzereyiz. Başaracağız. | Open Subtitles | -في المطار، أهمّ بركوب الطائرة، سننجح |
Milyar dolarlık bir karteli indirmeden önce biraz sörf sözü verdi. | Open Subtitles | وعدني بركوب الأمواج قبل أن نطيح بمنظمة مخدرات ذات ملايير الدولارات. |
Kimse önümüzdeki 10.000 yıl boyunca National City'de sörf yapamayacak. | Open Subtitles | تأكدت ألا يقومَ أحدٌ بركوب الأمواج بالمدينة لعشرة آلافِ عام. |
sörf yapmayı, romantik yemekleri, ve Tolstoy'u severim. | Open Subtitles | أستمتع بركوب الأمواج ،والعشاء على ضوء الشموع،وتولستوي |
Sadece plaja yakın bir ofis fikri hoşuna gitti, çünkü boş zamanlarında sörf yapabileceksin. | Open Subtitles | إنما تروقك فكرة الحظي بمكتب قريبًا من الشاطئ لكي تقوم بركوب الأمواج بين زبائنك |
Araba tamircisi ya da hademe olacağımızı söyleselerdi kimseyi o denizaltıya binmeye ikna edemezlerdi sanırım. | Open Subtitles | لما استطاعوا خداع أحد بركوب الغوّاصة لو أخبرونا بأنّا سنصبح ميكانيكيّين وعمّال نظافة |
Arabaya binmeye ne dersin, yoksa suratından vururum. | Open Subtitles | ما رأيك بركوب السيارة قبل أن أطلق في وجهك سائق يحمل سلاح |
der. Onu bir trene binmeye ikna edebiliriz, bu, hâlâ arabadan daha verimli olur. Ama bu da yaşam tarzı değişikliği olabilir | TED | لذا، حسناً، ربما نُغويها بركوب القطار؟ وهذا ما زال يعتبر أكثر فاعلية من السيارة ولكنه قد يعتبر تغيير نمط حياة أيضاً! |
Bunun süslü at binme şeyi olduğu söylendi. | Open Subtitles | و مما تم إخباري هو أمر متعلق بركوب الخيل |
Kesinlikle. Hiçbir zaman unutmazsın. Tıpkı bisiklet sürmek gibi. | Open Subtitles | طبعاً، لا يمكن نسيانه، إنه أشبه بركوب دراجة |