Bilimsel ihtimaller farklı ilgi alanları olan insanları birlikte yoğun bir şekilde çalışmaya teşvik ediyor. | TED | لكن الإمكانيات العلمية تجمع الأشخاص ذوي الاهتمامات المختلفة على العمل معًا بشكل مكثف. |
Bir yıldır, Avrupa çapında suç oluşturan, Yakın Doğu'da terörizmi destekleyen Siyonist bir çetenin ortaya çıkarılması ve tutuklanması konusunda yoğun bir şekilde çalışıyordum. | Open Subtitles | لمدة عام، لقد عملت بشكل مكثف كشف والقبض على عصابة إجرامية على نطاق أوروبا من الصهاينة بدعم الارهاب في الشرق الأدنى |
Neden tekrar yoğun bir şekilde hiçbir şey hissetmiyoruz? | Open Subtitles | لماذا لا نشعر مطلقا بأي شيء بشكل مكثف مرة أخرى؟ |
Kişi sakin gözüküyor. Aşırı ilaç verilmiş. | Open Subtitles | الحالة تبدو تحت السيطرة تم علاجها بشكل مكثف |
Aşırı duygusal oldun. | Open Subtitles | تشعر بشكل مكثف جدا. |
Sonbaharda beş hafta hariç araştırmalarımızı yoğun olarak sürdürdük. | Open Subtitles | لقد قمنا على البحوث لدينا بشكل مكثف إلا لمدة خمسة أسابيع في الخريف. |
Bölgeyi çok yoğun bir şekilde aradık. | Open Subtitles | لقد كنا نمشط المنطقة بشكل مكثف |
Bu tehlikeli seyahatin mürettebatı Mohavi Uzaylimanı'nda yoğun bir şekilde eğitimden geçiyorlar. | Open Subtitles | اعضاء من طاقم هذه المغامرة الخطرة... كانوا يتدربون بشكل مكثف في ميناء "موهافي" الفضائي. |
Florence ile birlikte yoğun bir şekilde çalıştığımdan beri diğer öğrencilerimi biraz ihmal ettim. | Open Subtitles | منذ بدأ عمَلي بشكل مكثف مع السيدة (فلورنس) نوعًا ما أهملتُ طلابي الآخرين. |
Biz daha yoğun bir şekilde insanları ve fikirleri bağlayabilirsek- ürünlerin binlercesini ve bir bolluk göreceğiz. bugünkü pazar da bana göre anahtar, bu ürünlerin kaç tanesi faydalı bir şekilde insanların bağlanmasını sağlayabilmektedir. aynı zamanda insann ekonomik durumu ne olursa olsun kolay bir şekilde erişebilmeli satın alabilmeli ve de bu teknolojiyi satın alma fırsatına sahip olabilmelidir. | TED | ان استطعنا ان نربط الناس والافكار بشكل مكثف أكبر -- بالرغم انكم شهدتم وفرة عدد لايحصى من المنتجات المتوفرة في الأسواق اليوم, المفتاح بالنسبة لي كم من هذه النتجات قادر على تزويدنا بترابط للناس بطريقة مفيدة. سهولة الوصول, وبطريقة بسيطة وسهلة المنال, بغض النظر عن الحالة الاقتصادية للشخص، يجب ان يمتلكوا فرصة الحصول على تلك التقنية. |
Aşırı yoğunum. | Open Subtitles | انا منشغل بشكل مكثف |
Aşırı derecede. | Open Subtitles | بشكل مكثف |
Bir yazar olarak, bir cinsel eşitlik aktivisti olarak yoğun olarak kadınlar üzerine yazılar yazdım. Ancak bu defa, farklı bir şeyin farkına vardım çünkü ben de bu kadının bir parçasıydım ve bunu değiştirmek istedim. | TED | وبصفتي كاتبة وناشطة جنسانية كتبت بشكل مكثف عن المرأة وأدركت الآن أن ذلك كان مختلفًا لأن جزءًا مني كذلك أدرك أنه جزء من تلك المرأة الشابة. لذا قررت أني أريد لهذا أن يتغير. |
Bu, dengesiz buz üzerinde bir zorunluluktur ama yoğun olarak meme emerler. | Open Subtitles | وهو أمر ضروري .في (صفائح الجليد) الغير مستقره هذه بالرضاعة بشكل مكثف |