Büyük güçleri Çin'e karşı daha sert olmaları konusunda yüreklendirirsem Çin onlar için sadece yenilmesi gereken bir savaş alanına döner. | Open Subtitles | إذا شجعت القوى العظمى إلى التعامل بصرامة مع الصين سوف تصبح الصين فقط معركة آخرى لهم للقتال من جديد |
Seninle verandada yavaşça ama sert bir şekilde konuşabilir miyim? | Open Subtitles | هل لي أنْ أتحدّث معك بلطف لكن بصرامة علـى الشرفة بالخارج؟ |
Ne yani, sert bir konuşmanın fikrini değiştireceğini mi sanıyorsun? | Open Subtitles | وهل تعتقدين ان تحدثت مع بصرامة سيُبَدِّل رأيه؟ |
Şehirden gelen haberlerin doğrulanması bölgede alınan sıkı güvenlik önlemlerinden dolayı zor oluyor. | Open Subtitles | تقارير إخباريه من المدينة من الصعب التحقق منها بسبب منطقه الاستبعاد المطبقة بصرامة |
Bildiğiniz gibi çocuk güvenliğine yönelik düzenlemelerin çok daha sıkı bir hale geldiği bir dünyada yaşıyoruz. | TED | إذا كما تعلمون نحن نعيش في عالم يخضع أكثر من أي وقت مضى و بصرامة لقواعد سلامة الطفل |
Ölümcül bedenim sert olsada ince. | Open Subtitles | بصرامة هو عزم هذا الإطار القاتل من الغبار .. |
Yeterince sert miydi, seni adi? | Open Subtitles | مارأيك بصرامة هذا أيها الأحمق ؟ |
Şimdi benimle sert oynamak ister misin? | Open Subtitles | تريد اللعب بصرامة معي الآن؟ |
Onunla çok sert konuşuyorsunuz. | Open Subtitles | أنت تتحدث معه بصرامة |
sert rolü yapmayı bırak. | Open Subtitles | -كفي عن التصرف بصرامة |
Hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilmiş gibi, ama orada olduğunu bilmene yetecek kadar sıkı. | Open Subtitles | لم يرد إثبات أي شيء، ولكن بصرامة كافية تدلّ على وجوده |
Hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilmiş gibi, ama orada olduğunu bilmene yetecek kadar sıkı. | Open Subtitles | لم يرد إثبات أي شيء، ولكن بصرامة كافية تدلّ على وجوده |
Burada yaşayan 250 civarında fil artık sıkı bir koruma altında. | Open Subtitles | ال 250 أو نحو ذلك من الأفيال البرية والذي لا يزال يعيش هنا يحمي الآن بصرامة |
Askeri liderler sıkı önlem alacaklarını krize tolerans göstermeyeceklerini bildirdiler. | Open Subtitles | فقد أعلن القادة العسكريين بأنّهم سيتصرفون بصرامة وأنّه لا يوجد نهج تسامح لهذه الأزمات |
Askeri liderler sıkı önlem alacaklarını bildirdiler. | Open Subtitles | فقد أعلن القادة العسكريين بأنّهم سيتصرفون بصرامة وأنّه لا يوجد نهج تسامح لهذه الأزمات |
İnsanları iyi hissettirir, bakımlı görünür, ve sıkı konuşursun. | Open Subtitles | تطمئن المواطنين وتبدو جميلاً وتتحدث بصرامة |