O yüzden, bu gerçekten ilginç. Şu anda bir şehri, Doğrudan ve hızlı bir biçimde tabiata bağlayabilecek bir mimariye sahibiz. | TED | لذلك ، وهذا هو المهم حقا. الآن لدينا عمارة تربط مدينة بالعالم الطبيعي بطريقة مباشرة جدا وفورية. |
Bir toplumdaki insanlar yoksullara Doğrudan veya yardım kurumları aracılığı ile maddi yönden düşünemez. | Open Subtitles | يجب علينا أن نساعد الفقراء بأفضل ما نستطيع سواء بطريقة مباشرة أو عبر الجمعيات الخيرية |
Bana Doğrudan seni sevdiğini söylemese de ben biliyorum. | Open Subtitles | لكنها لم تخبرني ذلك بطريقة مباشرة لكنني أعرف |
direkt olarak bundan daha fazlasını bilmiyoruz. | TED | لا يوجد شيء نعرف عنه الكثير بطريقة مباشرة. |
Hayır, direkt olarak değil, ama bu gençler öyle. | Open Subtitles | لا, ليس بطريقة مباشرة ولكن هؤلاء الصبية مشتبه بهم. |
Biz ona yardımcı değil neden Hangi. Doğrudan değil. | Open Subtitles | و لهذا السبب لن نساعدها ، ليس بطريقة مباشرة |
Mat, bu uzun sürebilir. Doğrudan ya da dolaylı olarak. | Open Subtitles | الكثير, لفترة طويلة, بطريقة مباشرة أو غير مباشرة |
Bitkiler güneşten enerji alıyorlar ve karadaki tüm yaşam Doğrudan ya da dolaylı olarak onlara bağlı. | Open Subtitles | تتحصّل النباتات على طاقتها من الشمس وكل حياة على الأرض تعتمد عليها بطريقة مباشرة أو غير مباشرة |
Doğrudan değil ama aşağıya, arşive inmemi ve bir dosya almamı söyledi. | Open Subtitles | أوه, حسناً, لا, ليس بطريقة مباشرة لكنه أخبرني بالذهاب الى الطايق السفلي الى الارشيف لأحضر ملف |
Ve bu gemi ülkemize Doğrudan zarar verecek yeterlilikte olmayan bir ulus neden yok edilir diye sormaya kalktığında hükümetteki bu güçler gemimdeki 150 gönüllü denizciyi öldürmeye çalıştı. | Open Subtitles | وعندما تجرأت السفينة للسؤال لماذا الامة لا تملك القدرة لإلحاق الضرر بوطنها بطريقة مباشرة كانت على وشك ان تدمر |
Ve bu gemi ülkemize Doğrudan zarar verecek yeterlilikte olmayan bir ulus neden yok edilir diye sormaya kalktığında hükümetteki bu güçler gemimdeki 150 gönüllü denizciyi öldürmeye çalıştı. | Open Subtitles | وعندما تجرأت السفينة للسؤال لماذا الامة لا تملك القدرة لإلحاق الضرر بوطنها بطريقة مباشرة كانت على وشك ان تدمر |
Hayır sana Doğrudan yardım edemem, ama senin tarafındayım. | Open Subtitles | لا , لا استطيع المساعدة بطريقة مباشرة ولكني على جانبك |
Doğrudan, adam gibi, dürüstçe söylemek gerekirse, sıkıcı. | Open Subtitles | بطريقة مباشرة ورجولية وبصراحة تامة طريقة مملة |
Bu tür gönderilerle Doğrudan ilgilenmiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أتعامل بطريقة مباشرة مع هذا النوع من الحمولات |
Bana kalısa, herkes ne düşündüğünü Doğrudan söylemeli. | Open Subtitles | قد أفضل لو أخبرني الناس ما ينشدونه بطريقة مباشرة |
İşte cıvık mantarlar Doğrudan bir biyolojik araç olarak kullanılarak sosyal bağlılık, iletişim komünikasyon ve kooperasyon gibi bir çok iletişim yolunda sembol oldu. | TED | هنا، يستخدم عفن الوحل بطريقة مباشرة كأداة حيوية، و أخرى مجازية كرمز لطرق الحوار عن الترابط الاجتماعي و التواصل و التعاون. |
Çok da finanse edilmeyen bir okul olarak çocukların evde karşı karşıya kalabileceği kargaşayı ele alacak bir destek ekibimiz yoktu ve konuyu Doğrudan ele almak için eğitimimiz veya paramız da yoktu. | TED | بالنسبة لمدرسة عامة ليس ممولة جيدا فإننا لا نملك هيئة الدعم لمعالجة الفوضى التي قد يكون أطفالنا يواجهونها في المنزل وبالطبع نحن لم نكن مدربين أو ممولين لمعالجتها بطريقة مباشرة. |
Yani, direkt olarak değil ama isteklerine cevap veriyor tabii. | Open Subtitles | حسنا، ليس بطريقة مباشرة لكنه يقوم بالرد على طلباتهم |
İyi niyetli çiftlerle de karşılaşırsınız. Bir aile veya arkadaş buluşmasında size direkt olarak der ki: "Kariyerinle bu kadar meşgul olduğuna göre harika bir anne olmadığını biliyor olmalısın, değil mi?" | TED | لذا يحدث بحسن نية أن يقول لك زوجان بطريقة مباشرة في لقاء أسري أو في لقاء مع الأصدقاء، هيا، لابد أن تعلمي أنك لست أماً عظيمة، بالنظر إلى ما تستثمرينه في حياتك المهنية، أليس كذلك؟ |
Sorularınızı direkt olarak Susan Weller'a sormanız gerekir. | Open Subtitles | أحتاج أن أطلب منك أن توجهي أسئلتك بطريقة مباشرة (ل(سوزان ويلر سوزان)؟ |