Diğer bir deyişle, ırkın, biyolojik ya da bilimsel olarak bir tabanı yok." | TED | بعبارة أخرى، لم يكن للأعراق أي أساس جيني أو مبني على حقائق علمية. |
Yani başka bir deyişle, mühimmatı boşa harcamadan veya zayiat vermeden gemileri alabiliyorlardı. | TED | لذا بعبارة أخرى، كانوا يستولون على السفن دون إضاعة الذخيرة، أو تكبد الخسائرالبشرية. |
Başka bir deyişle, şuradaki ilk bir kaç cümle, bunun bir üzüm bitkisi olduğunu düşünürsek: kök yap, dal yap, çiçek aç gibi şeyler. | TED | بعبارة أخرى ، الجملتين الأولى هنا لو افترضنا ان هذا الجينوم خاص بنبتة العنب اصنع هنا جذر ، وهنا فرع ، وكوّن هنا زهرة |
Diğer bir deyişle, Bağımsılık Cephesi'nin kazanmaya yetecek askeri gücü yok. | Open Subtitles | بعبارة أخرى، جبهة التحرير اليابانية لا تملك القوة الكافية لكي تربح |
Diğer bir ifadeyle, bir kardeş otistik ise, ailedeki diğer kardeşin otistik olma olasılığı nedir? | TED | و بعبارة أخرى، فإن كان أحد الأبناء مصاباً بالتوحد، ما هو احتمال أن يكون ابن آخر لنفس العائلة مصاباً بالتوحد؟ |
Diğer bir deyişle, bekaret konusunu siz açmadınız, davanın konusuydu, öyle mi? | Open Subtitles | بعبارة اخرى، انتم لم توردوا مسألة العذرية، بل كانت موضوع الدعوى القضائية؟ |
Yani diğer bir deyişle üreme, cinsel aktivitenin tek hedefi midir? | Open Subtitles | إذن بعبارة أخرى، التكاثر هو فقط الهدف الوحيد المقبول للنشاط الجنسي؟ |
Başka bir deyişle, galaksi boyunca duyulabilen bir tik-tak var mıdır? | Open Subtitles | بعبارة اخرى هل يُمكن سماع دقات الوقت في جميع انحاء المجرة؟ |
Başka bir deyişle, bu hücre dunya tarihinde soyu bilgisayar olan ilk canlıdır. Bu hücrenin soyu organik değildir. | TED | بعبارة أخرى، ذلك كان أول مخلوق في تاريخ العالم يتوفر على كمبيوتر كأصل -- لم يتوفر على أصل عضوي. |
Başka bir deyişle, şefkat beşinci aşama liderler yaratmanın anahtarı. | TED | بعبارة أخرى، التعاطف والتراحم هي الطريق للنمو نحو قادة المستوى الخامس |
Bir başka deyişle, görsel dilde, tahmin edilebilir bir dizi halinde gerçekleşen ortak ve büyüyen bir karmaşıklığa sahipler. | TED | بعبارة أخرى أن الاطفال جميعاً يتشاركون اثناء نموهم بذات التعقيد في اللغة البصرية التي تحدث على نحو متوقع |
Başka bir deyişle, oksitosinin insanları daha ahlaklı yapıp yapmadığını görmek için bir deney tasarlayabileceğimi düşündüm. | TED | بعبارة أخرى , خطر لي أنه يجب أن أصمم تجربة لأرى ما إن كان الأوكسيتوسين يجعل الناس أفضل أخلاقياً |
Şükürler olsun ki, mevcut akış, başka bir deyişle, emisyonların atmosferden okyanusa ve aynı şekilde tam tersi yöne olan akışı aşağı yukarı dengelenmiş durumda. | TED | الحمد لله,المد ,از بعبارة اخرى, تدفق الانبعاثات من المحيط الى الغلاف الجوي وبالعكس اقل في الميزان |
Bir başka deyişle retinanın bileşenlerini gerçekten değiştiriyor değiliz. | TED | بعبارة اخرى .. نحن لا نقوم حرفيا باستبدال عناصر الشبكية |
Bir başka deyişle, devlet tekeli şiddet kullanımını kontrol altında tutmaktadır. | TED | بعبارة أخرى , احتكار السلطة التي تملك حق استخدام العنف يسر على نحو مضبوط بصورة جيدة |
Başka bir deyişle, bu makine bu hastanenin veremeyeceği bir sürü şey istiyor. Bu Malavi kırsalındaki bir | TED | بعبارة أخرى هذه الآلة تحتاج إلى الكثير من الأشياء والتي لا يمكن أن يوفرها هذا المستشفى. هذا هو مزود الكهرباء |
Diğer bir deyişle, rekabetin gittikçe arttığı bir ekonomide gün geçtikçe daha çok ihtiyaç duyduğumuz derin çalışma için gerekli kapasiten kalıcı olarak azalabilir. | TED | بعبارة أخرى، أنت باستمرار تقلل من طاقتك للقيام بنوعية الجهد العميق الذي نجده أكثر أهمية في إقتصاد مطّرد التنافسية. |
Diğer bir deyişle, şimdiki seviyelerde işleyebilmek için, sahip olduğumuzdan yüzde 50 daha fazla dünyaya ihtiyacımız var. | TED | بعبارة أخرى، لنبقى حيويين في مستوانا الحالي، نحتاج 50 في المئة من الأرض أكثر مما لدينا. |
Diğer bir deyişle, o sinir bozucu fizik kanunlarına göre, bir şey sürdürülemez ise, durur. | TED | بعبارة أخرى، بفضل قوانين الفيزياء المزعجة تلك، حين لا تكون الأشياء مستدامة، تتوقف. |
Başka bir deyişle, petrol yüksek fiyatlarda bile bulunamaz hale gelmeden önce düşük fiyatlarda bile rekabetçiliğini kaybediyor. | TED | بعبارة اخرى, سيكون النفط غير قادر على المنافسة حتى بالأسعار المنخفضة قبل أن يكون غير متوفر حتى بأسعار مرتفعة. |
Başka bir ifadeyle, araştırmalar OKB'li hastaların beyinlerinin gerçekten de belli bir şekilde davranmaya programlı olduğunu gösteriyor. | TED | بعبارة أخرى ، تشير الأبحاث إلى أن أدمغة المصابين باضطراب الوسواس القهري في الحقيقة مثبتة لتتصرف بطريقة معينة. |