Çölü geçip, suya ulaştığımız için dans edip kutlama yapıyorduk, tam da yatmak üzeredeydik. | Open Subtitles | كنا نرقص احتفالا بعبور الصحراء وحصولنا على الماء لذلك كنا على وشك ان نرحل |
İstila, parazitlerin sınırlarımızdan geçip ülkemizi kirletmesi, sistemimizi bozması bizi içten tahrip etmesiyle başladı. | Open Subtitles | الاختراق بدأ والطفيليات قامت بعبور حدودنا ولوثوا ارضنا ونظامنا وبدأوا بتدميرنا من الداخل |
Suç mahalli olarak kabul edilen bir yerdeki Bir polis barikatını kasten geçmek; | Open Subtitles | قام متعمداً بعبور حاجز الشرطه وهذه جريمه |
Belki de karşıya geçmeye kalkmasaydık olay olmayabilirdi. | Open Subtitles | ربما لو لم أبدأ بعبور الطريق، فلم يكن ليحدث ذلك |
Harekat istasyonlarına. Acil sıçrama için FTL'leri hazırlayın. | Open Subtitles | إعلان حالة الإنتباه , إعد المحرك النفًاث لاجل القيام بعبور طارئ |
Karbondioksit nefesle dışarı verilir ve oksijenli kan damarlardan geçerek... sol kulakçığa, oradan da sol kapakçığa gelir ve... | Open Subtitles | ثاني أكسيد الكاربون مزفور والدم المحمل بالأكسجين يستمر بعبور العروق في الاذين الأيمن |
Tıbbi ekiplerimizden birinin Phnom Penh'i geçmelerine izin verilmemiş. | Open Subtitles | إحدى فرقنا الطبية لم يسمح لها (بعبور (فات زيم |
Bu sayede devenin nehri geçme hakkını yok sayıyor. | Open Subtitles | بالأضافة إلى حرمانه من حريته بعبور المجرى |
Karanlığa sığınarak, fırtına gelmeden kaçmak için su yüzüne çıkar ve daha derin sularda bir sığınak bulmak için ortaya çıkan kum düzlüklerini geçmeyi göze alırlar. | Open Subtitles | ..تحت جنح الظلام يندفعون للهروب قبل العاصفة ويخاطرون بعبور المنطقة المسطحة المكشوفة من الرمال |
Nehri geçemeyecekler ve köprüyü uçurmayacağız. | Open Subtitles | هم لن يقوموا بعبور النهر و نحن لن ننسف الجسر |
İstila, parazitlerin sınırlarımızdan geçip ülkemizi kirletmesi, sistemimizi bozması bizi içten tahrip etmesiyle başladı. | Open Subtitles | الاختراق بدأ والطفيليات قامت بعبور حدودنا ولوثوا ارضنا ونظامنا وبدأوا بتدميرنا من الداخل |
Muhtemelen farkettiğiniz üzere; ülkemiz, sınırı geçip ülkemizin içine sıçmak isteyen herkese izin verme kararı aldı. | Open Subtitles | كما لاحظتم على الأرجح قررت حكومتنا السماح لأي أحد بعبور الحدود وافساد بلادنا |
Boğaziçi'ni geçip bir gece...ansızın, kısa, keskin bir hücum. | Open Subtitles | -قمنا بعبور البسفور ليلا وقمنا بهجوم كاسح وسريع |
O yüzden sürekli o korkunç görünen bahçesinden koşarak geçmek için birbirimize gaz verirdik. | Open Subtitles | لذا كنا نتحدى بعضنا البعض دائماً بعبور باحته الخلفية جرياً وقد بدا ذلك مخيفاً بحق |
Bir aydır Irak sınırını geçmek için izin bekliyordum. | Open Subtitles | كنت أنتظر شهراً كامل من أجل" "إذن بعبور الحدود إلى العراق |
Tuz çölünü geçmek için daha iyi bir fırsatımız olmayacak. | Open Subtitles | لن نحظى بفرصة أفضل للنجاح بعبور الصحراء |
Seni çizgiyi geçmeye teşvik edemezsem. | Open Subtitles | الا اذا سمحت لك بعبور الحدود اذا كنت هنا |
..hayatımın kararmasına neden olan dostum, nasıl olduğumu görmek için sokağın karşısına geçmeye tenezzül bile etmemişti. | Open Subtitles | .. لم تزعج نفسها بعبور الشارع لترى كيف حالي |
Filoyu acil sıçrama için uyarın. | Open Subtitles | نبه الأسطول للقيام بعبور طارىء |
Kobol'a kısa bir sıçrama yapıp, yıldız üssünü halletmeni istiyorum. | Open Subtitles | اريدك ان تقومي بعبور ضوئي الي (كوبول) وتتولي امر هذه السفينة النجمية |
Ramon'u bulmak için, nehri geçerek burada olduğundan daha çok şansımız olur. | Open Subtitles | لدينا فرصة أكبر لإيجاد... رامـون, بعبور النهر... كما نفعل هنا... |
Marrakaz hakkında bir hikaye üzerine çalışıyorum, bilirsiniz otlaklara ulaşmaları için sınırı geçmelerine izin verilen kişiler. | Open Subtitles | أنا أقوم بعمل موضوع عن (الماركاز) الذين يسمح لهم بعبور الحدود كي يجدوا أرضا صالحة للرعي |
Sınır geçme riski almadan davamızı ispatlayabiliriz. | Open Subtitles | يمكنك إثبات قضيتنا دون المخاطره بعبور الحدود بالقنبله |
Şu anda köprüyü geçmeyi filan düşünmeyelim. | Open Subtitles | دعنا لا نفكر حتى بعبور الجسرفيهذهالأثناء. |
Ne olursa olsun, bu kapılardan geçemeyecekler! | Open Subtitles | ولن نسمح لهم بعبور هذه الأبواب! |