| Bu yapılabilecek en nefret verici, en acımasız sinsi, korkunç şey. | Open Subtitles | وهذا هو الأمر الأكثر بغضاً قاسية متستر شيء فظيع يمكنك القيام به |
| Geçen bunca sene boyunca, içinde bana karşı yavaş yavaş bir çeşit nefret büyüttüğünü bilmeliydim. | Open Subtitles | كان حريّاً بي معرفة ذلك خلال كلّ هذه السنين المنصرمة كنت تنشئ بغضاً جديداً لي شيئاً فشيئاً |
| Hırsızları, pintileri, zorbaları görüp göreceğiniz en nefret edilesi insanları araştıracaksınız. | Open Subtitles | سوف تقوم بالتحقيق مع اللصوص والطماعين، والمتذمرين والمجرمين ، وحفنة من الأشخاص الأكثر بغضاً الذين التقيت بهم في حياتك |
| Birisi ondan gerçekten nefret ediyor olmalı. | Open Subtitles | لا بد أنه شخص قد بغضها بغضاً مقيتاً |
| Bu karıdan gerçekten nefret ediyorum. | Open Subtitles | أنا أبغض تلك الساقطة بغضاً شديداً |