Kaptanı, lanetler yağdırıp niçin her aklı başında insanın yapacağı gibi bir bakkal dükkanı açmak yerine denize açıldığını merak ediyordur. | Open Subtitles | مع كابتن يلعن الخط الأزرق ويتعجب لماذا ذهب إلي البحر بدلاً من أن يفتح محل بقالة |
ömrünün sonuna kadar Oregon'un bir kasabasındaki bir bakkal dükkanında raflara bisküvi paketi dizersin. | Open Subtitles | إذا لم تغنّي الآن لن يؤول بك الحال فقط في ترتيب علب البسكويت في بقالة ما في ضواحي أرويجن |
Yakınlarda bir yerde içki dükkanı veya market var mı acaba? | Open Subtitles | هل تعرف ما إذا كان هناك متجر كحوليات أو بقالة قريبة؟ |
Yerel bir market zincirinde yöneticiyim. | Open Subtitles | أنا مساعد المدير في سيركل فود إنها سلسلة متاجر بقالة محلي |
markette bir bayan gördüğünde, ona bir göz kırp ve gülümse. | Open Subtitles | إذا كنت في في محل بقالة وترى سيدة، يعطيها دافع وابتسامة. |
Geleceğinde, asla unutamayacağın bir Central Grocery sandviçi var. | Open Subtitles | هناك مركز بقالة في مستقبلك الشخص المستنسخ منك لن ينساه أبدًا |
Sanki alışveriş listesi hazırlar gibi başka bir çocuğun satışını hazırlıyordu. | Open Subtitles | لقد كانَ يخطط لبيعِ طفل أخر وكأنهُ كانَ يعدُ محل بقالة |
Öğleden sonra saat beşte, gölgesi Ginger'ın bakkal dükkanına düşer. | Open Subtitles | في السّاعة الخامسة بعد الظهر،ترمي بظلالها على مخزن بقالة عائلة جنجرز، |
Az kalsın bisikletimle beni ezeceklerdi çünkü 6 bakkal poşeti taşıyordum ve farım patladı ve Toledo'daki bütün sürücüler eve-çerez-getirmek-için- hayatını-riske-atan bisikletli-çocuğa- ne-kadar-yaklaşabiliriz oyununu oynamaya karar vermişler. | Open Subtitles | وكدت أسقط من دراجتى لأنى أحمل 6 حقائب بقالة وكل سائق فى توليدو قرر أن يلعب كم سنقترب من الطفل على الدراجة الذى يخاطر بحياته حاملاً الطعام |
Tıpkı babamın, sınıfımda bakkal işletmekten bahsederken olduğu gibi onun kahramanı olmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أصبح بطله كما كان أبي عندما تحدث امام صفي عن إدارة متجر بقالة |
Evvela... göğüslerini bakkal poşetinin içine atmış süpermarketin etrafında sallıyormuşsun gibi görünüyor. | Open Subtitles | هنالك شيء واحد صدرك يبدو وكأنك القيت به في حقيبة بقالة وتنقلت بالحقيبة بين المتاجر |
Emlakçı, benzin istasyonu, market, sinema, ben de şimdiki ve eski çalışanların bir listesini çıkardım. | Open Subtitles | بقالة , المسرح , والسينما لذلك أنا تبحث قوائم الموظفين , الماضي والحاضر |
1974 doğumlu. Baltimore'da bir market soymaktan üç yıl yatmış. | Open Subtitles | ولد فى 1974، سجن 3 سنوات بتهمة سرقة متجر بقالة فى بالتيمور |
Bazı aileler tüm bu dramatik olayları bitirmek için bir grup kurdular ve buranın çocuk tacizcileri için market gibi bir yer olduğunu söylediler. | Open Subtitles | بعض مجموعات الأهالي خلقت كلّ هذه المسرحية عنه وقالوا بأنه مثل مخزن بقالة للمتحرشين بالإطفال. |
Bir midenin içindekiler, birisinin market poşeti gibidir. | Open Subtitles | تعرفين، محتويات المعدة مثل حقيبة بقالة الشخص |
34 yaşındaki bir siyahi erkek Batı Baltimore'da markette vurulmuş. | Open Subtitles | رجل أسود في 34 تعرّض لإطلاق نار في بقالة غرب بالتيمور |
- Hayır. - Muhtemelen onu Lamson's Grocery'de bile satmazlar. | Open Subtitles | -على الأرجح أنها لا تُباع حتى في (بقالة لامسن ) |
marketten alışveriş yaptım. Bu bir şeyi değiştirmek mi oluyor? | Open Subtitles | لقد إشتريت بقالة هذا يحسب كتغير شيئاً ما؟ |
Karpuzu markete iade etmeye gideceksen gerek kalmadı! | Open Subtitles | لو أنك تود إعادة بطيخة إلى متجر بقالة فعليك إخلاء يومك من أي شيء آخر |
Sende neden bütün bu oyunu çuval gibi düşünüp içini meyve doldurup çuvallamıyorsun? | Open Subtitles | لما لا تتخيل أن كل شيء ككيس بقالة وتطرد منه ؟ |
Yukarida bir Erzak torbasi var! | Open Subtitles | لديه كيس بقالة على السطح! |
Rüyamda Mike dedi ki, Bob'la birlikte bir bakkalın üstünde yaşıyorlarmış. | Open Subtitles | في حلمي، قال "مايك" و"بوب" أنهما يقيمان فوق بقالة |
Ama gerçek tutku. marketten 1.99 dolara bir tas çorbayla alabileceğin tutku gibi değil | Open Subtitles | وليس ذلك النوع من العاطفة تشتري 1.99 للدولار في محل بقالة مع علبة من الحساء. |
Ona yakın bulduğum tek şey Doğu Concord'da bir şarküteri. | Open Subtitles | كان أقرب ما عثرت عليه هو بقالة عند (إيست كونكورد) |
Sorun değil, dükkancı kız olmaktan utanmıyorum. | Open Subtitles | لا بأس , أنا لا أخجل بكوني فتاة بقالة |
Aktarma yapmadan bütçesine uygun manav bulamamak umurunda onun. | Open Subtitles | إنما كل ما يهمها أنها تستقل حافلتين لتجد متجر بقالة بأسعار معقولة |