Nasıl ekrana yapıştığımı hatırlıyorum, endişeyle haberleri takip ediyordum. | TED | أتذكر كيف كنت ملتصقة بالشاشات، وأنا أتابع الأخبار بقلق. |
Bu dört gün boyunca eminim ki savaş ofisindeki insanlar endişeyle tırnaklarını yiyordu çünkü çoğunluk Fransızların kazanmasını bekliyordu. | Open Subtitles | أربعة أيام قضوها المسئولون بمكتب الحرب مؤكداً يقضمون أظافرهم بقلق لأن الكثيرين توقعوا فوز الفرنسيين |
O kadar çok gitmeyi istememe karşın bir noktadan sonra buraya alışabilecek miyim diye endişe etmeden duramamıştım. | Open Subtitles | لقد رغبت بالرحيل من هناك لكن في أحد المرات قد فعلت أصبحت أتسائل بقلق هل أنا يمكنني أن أبقى في هذا المكان؟ |
Baş Müfettiş Dreyfus'un akli dengesinden gerçekten endişe duyuyorum. | Open Subtitles | أنا حقا أشعر بقلق حول التعقل من رئيس المفتشين دريفوس. |
Genelde bu kadar sorun etmezdim ama şu anda çok endişeliyim. | Open Subtitles | عادة لا أصاب بالذعر من هذا، ولكن أنا أشعر بقلق شديد. |
Kayıtlara geçsin, elbette bu türden iddialar sebebiyle endişeliyim. | Open Subtitles | علي القيد، ومن الواضح أنني أشعر بقلق بالغ إزاء هذه الادعاءات. |
Biffette, bitiş çizgisindeyiz, izleyiciler heyecanla kazanını bekliyorlar. | Open Subtitles | بيفيت، نحن هنا عند خطّ النهاية حيث الحشد ينتظر بقلق |
Bak, tatlım. Ben hiç kaygılanmıyorum. | Open Subtitles | أترين, عزيزتي أنا لست حقاً بقلق |
gelecekten kaygı duymak çok güçlü bir his. | TED | إن الانشغال بقلق بشأن ما هو قادم يفرض نفسه علينا. |
Usanmış müşteriler fırtına vurmadan evlerine biraz erzakla dönmek için endişeyle bekliyor. | Open Subtitles | بقلق للعَودة إلى البيتِ مَع بَعْض تجهيزاتِ الطوارئ قبل ذلك أسوأ مِنْ ضرباتِ العاصفةَ. |
Kendi ifadenizde, her geçen arabaya endişeyle bakarak kızınızı beklediğinizi söylediniz. | Open Subtitles | بشهادتِكَ الخاصةِ أنت كُنْتَ تَنتظرُ إبنتِكَ تحدّقُ بقلق في كُلّ سيارة تمر |
Her çarşamba gece geç saatlerde uyandım ve babam evden çıkarken endişeyle onu izledim. | Open Subtitles | كل أربعاء بوقت متأخر من الليل أستيقظ وأرى بقلق |
Vesilesiyle Buna karşılık gelen dört yıl önce, tüm düşünceleri endişeyle yönlendirilmiştir yaklaşan bir iç savaş için ... | Open Subtitles | على مناسبة الموافقة لهذا , قبل أربعة سنوات جميع الأفكار كانت وجهت بقلق |
Anlayacağınız üzere, akli dengesi ile ilgili olarak büyük bir endişe duyuyorum. | Open Subtitles | كما ترى , أشعر بقلق حول حالتها العقلية |
Bana saf deyin ama ben "bakanlık görevlisinin güvenliğinden endişe duydu" diyeceğim | Open Subtitles | حسنا اطلقوا علي الأبله ولكن أنا مع ان نقول " بأنها تشعر بقلق من ناحية السلامه الشخصيه" "لمسؤول الوزاره الخارجيه" |
O adam beyhude yere endişe ediyor. | Open Subtitles | الرجُل موهوم بقلق غير مطلوب. |
Elim ayağım birbirine dolanıyor çünkü endişeliyim. | Open Subtitles | أنا فقط... أنا ينقط خارجا لأنني أشعر بقلق. |
Hayat arkadaşın olarak, çok endişeliyim. | Open Subtitles | -بصفتي شريك حياتك ، أشعر بقلق شديد |
Çok endişeliyim. | Open Subtitles | أشعر بقلق شديد. |
Nedime olacağım, ve tıpkı herkes gibi heyecanla Asyalı bebeklerini görmeyi bekleyeceğim. | Open Subtitles | في زفاف مايك و تينا ,و سأكون منتظرةً بقلق كالجميع لرؤية طفلاً آسيوياً أخراً. |
Ben kaygılanmıyorum. | Open Subtitles | انا لست بقلق |
Bitirmediğimiz görevleri kafaya takarak veya iş arkadaşımızla bir gerginlik üstüne endişelenerek saatler harcıyoruz. gelecekten kaygılanıyoruz. Verdiğimiz kararları tekrar düşünüyoruz. | TED | إنها الساعات التي تستبد بنا خلالها الأفكار حول ما لم يكتمل من المهام أو التي يساورنا فيها القلق مع زميل، أو نفكّر بقلق عن المستقبل، أو الهواجس التي تنتابنا بعد اتخاذ قراراتنا. |