"بل أيضًا" - Translation from Arabic to Turkish

    • değil aynı zamanda
        
    • değil ayrıca
        
    Bu parlak ışıkların sadece olası avcılara karşı korunmak için değil aynı zamanda olası eşleri çekmek için kullanılan usta bir iletişim aracına dönüşmesi milyonlarca yıl aldı. TED استغرق الأمر ملايين السنين قبل أن تتطور تلك الأضواء البراقة إلى أداة تواصل ذكية التي يمكن استخدامها ليس فقط لإبعاد المفترسين المحتملين بل أيضًا لجلب القرناء المحتملين.
    Butler için hayal gücü sadece bilim kurgunun temelini atmak için değil aynı zamanda adaletsiz dünyada hayatta kalmak için bir stratejiydi. TED لبتلر لم تكن المخيلة محضَ مصدرٍ لقصص الخيال العلمي بل أيضًا وسيلةً للنجاة في عالمٍ غير عادل بطريقتها الخاصة.
    Sadece bu çılgınlığın son bulması için değil aynı zamanda ileride başımıza gelecekler için de. Open Subtitles ليس فقط وضع حد لهذا الجنون بل أيضًا مع التعامل لما سيحدث في المستقبل
    Öğrencilerinin resimlerde düzyazı kulla- narak bir roman oluşturmalarını isterken, Bay Burns onlardan sadece hikâye hakkında değil aynı zamanda o hikâyenin nasıl anlatıldığıyla ilgili de derinlemesine düşünmelerini ister. TED بطلبه من طلابه تحليل رواية نثرية باستعمال الصور، يدفعهم السيد بيرنز للتفكير بعمق ليس فقط في القصة بل أيضًا في كيفية رواية تلك القصة.
    Bu sadece birebir iletişim için değil ayrıca şirketin tüm elemanlarıyla yapılan toplantılar için de güzel. TED لم يكن ذلك جيدًا للتواصل الفردي وحسب، بل أيضًا لحضور اجتماع كل موظفي الشركة.
    Size sadece çalışanların yeterliliğini değil, ayrıca bütün Avrupa'daki en güvenilir... banka olduğumuzu garanti edebilirim. Open Subtitles أستطيع تأكيد ليس فقط كفاءة رجالنا بل أيضًا ضمان سمعتنا كأكثر مصرف موثوق به في كافة بقاع أوروبا
    Biz neden bilimi ve mühendisliği bu şekilde öğretmiyoruz-- ki burada kamu hizmeti ve kahramanlık anahtar değerler olarak görünüyor, Çünkü gerçekten,bu genellikle kahramanlıktır, kahramanlık sadece halkın vurdum doymazlığına değil aynı zamanda Flint'te gördüğümüz gibi sistemik kötülüğe de antidottur. TED لماذا لا نقوم بتدريس العلوم والهندسة بهذا الشكل؟ حيث يتم النظر إلى البطولة وخدمة الناس على أنها قيم أساسية، لأنه عادة فإن الأفعال البطولية لا تقوم فقط بمحاربة الإهمال العام، بل أيضًا تحارب الشر التنظيمي، كما رأينا في فلينت.
    Olay daha sonra açıklığa kavuştu. Çok nazik ve iyi bir itfaiyeci olan Skip, sadece kadınların bu kadar güçlü olabileceğini değil aynı zamanda bu kadar cesur olabileceğini de düşünmemişti. TED واتضح لي الأمر بعد ذلك، (سكيب) الذي كان بالمناسبة رجلًا لطيفًا للغاية وإطفائيًا بارعًا، لم يكن يعتقد فقط أن المرأة لا تستطيع أن تكون قوية، بل أيضًا لا تستطيع أن تتحلى بالشجاعة.
    Bunu sadece sapkın bir oğlancılık olarak değil ayrıca büyücülük olarak da görüyorum. Open Subtitles هذا فحسب لا يُثبت جرم اللوطة بل أيضًا الشعوذة
    "Bir Hayalim Var" konuşmasını yalnızca harika bir konuşma olarak değil ayrıca Dr. King'in ideallerini içeren harika bir beste, tarihin bir parçası olarak hatırlardık. TED في هذه الحالة ربما كُنّا سنتذكّر "لدي حلم" ليس فقط كخطابٍ رائع، بل أيضًا كقطعةٍ موسيقية رائعة، جزء من تاريخنا، وتوضيح أهداف الدكتور كينغ.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more