Pilsen bölgesinde polislik yaparken, bunun gibi bir çok olayla karşılaştım. | Open Subtitles | في ذلك الوقت كنت أشرف على قسم شرطة "بيلسن" |
Yani, herneyse, arabama bindim ve Pilsen'deki eski evime gittim. | Open Subtitles | لذا، على أي حال، دخلت في سيارتي وقُدت إلى منزلي القديم في "بيلسن" |
Ve arabayı Pilsen'deki eski evime sürdüm. | Open Subtitles | "وقدت السيارة إلى منزلي القديم في "بيلسن |
Bay Belson, Kaliforniya Yargıtay'ı kontratta kullanılan dile gayri meşru dedi. | Open Subtitles | سيّد (بيلسن), هنالك نصّ بهذا العقد "التي حظرته المحكمة العليا لـ"كاليفورنيا |
- Evet, Gavin Belson'ı yendik ve kazandık. | Open Subtitles | - (نعم, تغلبنا على (جافن بيلسن - وانتصرنا |
Pilsen katliamından sağ kurtuldu. | Open Subtitles | نجى من المذبحة التي وقعت في "بيلسن" |
1993 yılında, Pilsen polis merkezinde çalıştınız. | Open Subtitles | في عام 1993 عملت في مقر شرطة " بيلسن" |
Pilsen'da kendi başına zumba dersine mi geldin yani? | Open Subtitles | أتعنين القول أنكِ هنا فقط من أجل فصل "الزومبا" في (بيلسن) من تلقاء نفسكِ؟ |
İki gün önce Pilsen'deki postaneden. | Open Subtitles | منذ يومان "على صندوق بريدي في "بيلسن |
East Pilsen'deki Dennis Novak mı? | Open Subtitles | (دينيس نوفاك) من شرقي "بيلسن"؟ |
Sikik Gavin Belson burada değil çünkü kıçına tekmeyi vurdum. | Open Subtitles | (جافين بيلسن) اللعين ليس هنا لأنني طردته |
Dediğinize göre sen ve Gavin Belson, diyorsunuz ki, | Open Subtitles | والتي قُلت فيها أنك و (غافين بيلسن)، و أنا أقتبس، |
Efendim, şunu bilmenizi isterim, Gavin Belson burada olsaydı... | Open Subtitles | يا سيدي، أعتقد لو أن (جافين بيلسن) هنا |